Bölüm 68 - Baskın

2.6K 188 133
                                    

Dizlerimin üzerine kumlu zemine düşerken arka arkaya karnıma ağrılar hücum ediyordu. Ellerimi karnımın üzerine sardım, sanki karnımı tutmasam organlarım karnımda açılan her bir kesikten çıkacak, ortalık yere serilecek gibi canım yanıyordu. Kadının ilk darbesini kucakladıktan sonra geri kalanını sayamamıştım ancak hiç de merhametli olmamıştı. Karnıma yediğim her darbe belimi bükmüş, dizlerimdeki bütün gücü almıştı. Yere düşerken tek bir isteğim vardı: Sadece ölmek istiyordum.

Karnımı tutarak sırt üstü düştüğümde onu gördüm. Kalabalığın arasında bana bakan gözlerini, kısa gülümsemesini zihnime kazımıştım. Acı içinde kıvranırken bana gülümsüyor olması sinirlerimi bozuyordu. Bana böyle gülümseyeceğini tahmin edebilseydim, biraz daha aklı başında davranabilseydim bu kadının beni öldürmesine izin vermezdim. Sırf bana zevkle sırıtmasını silebilmek için yaşamaya çalışabilirdim.

Nefes alamaz hale geldiğimde yana doğru döndüm ve ağzımdaki kanı yere tükürdüm. Annem çocukken "Ağzından kan gelen insan yaşamaz," demişti. Ürperdim. Sahiden ölüyor muydum? Black'in ölümümden zevk almasına izin vererek mi ölüyordum gerçekten? Ondan intikam alamadan, ona sadece zevk vererek öleceksem ne diye katlanmıştım ki tüm bunlara? 

Acı çekeceğini ümit etmiştim. Bana bazen öylesine sıcak davranıyordu ki, o anlardan birini hatırlayıp bana biraz olsun üzüleceğini görmek istemiştim ancak o tüm bunların aksine bana gülümsüyordu. Bulanan gözlerimi kırpıştırdığımda gözümün önüne Aral'la kavga ettiği günkü kanlı gülümsemesi geldi. Aynıydı. Sadece bu kez üzerine bulaşan benim görünmeyen kanımdı.

Etraftaki kalabalıktan çığlıklarla yükselirken Black, yumruğunu boğazına götürdü ve gözlerimin içine bakarak işaret parmağıyla boynunu bir yandan diğer yana keser gibi yaptığında kadın başımı kaldırarak bıçağı boğazıma dayadı.

Nefes almaya çabalayarak boynumu düzelttim ve ona, aynı kanlı gülümsemeyle sırıtarak bakarken elimi havaya kaldırıp ona orta parmağımı gösterdim "Siktir!" diye bağırdım gücümün yettiğince. Haykırışımla birlikte bedenimdeki tüm yaralardan kan fışkırıyor gibi hissetmiştim. Ellerimi bedenime sarıp, tüm kesikleri kapatma arzusuyla yanıp tutuşuyordum.

Kadın, bıçağı iyice tenime batırırken acıyı boynumda hissedebiliyordum. Başlarda iğne acısı gibi gelse de gittikçe boğaz ağrısını andıracak bir şekilde yükselirken gözlerim kararıyordu. Kan, boğazımı dolduruyor gibi hissediyordum.

Kapılar açılıp ışıklar yükseldi aniden. Öldüğümü düşündüm ancak başımın üzerinde gezen karartılarla birlikte boynumdaki kesik acısı yerini baskıya bırakıyordu. Karnıma ve boynuma birileri tampon yaparken etraftaki kalabalıktan homurtular, çığlıklar ve hoşnutsuz mırıltıların olduğu bir kaos yükseliyordu. Bana ne denildiğini duymuyordum. Etrafımda bir şeyler konuşuluyordu ancak hiçbirini anlamıyordum.

Sedyeye kaldırıp ambulansa bindirildim. Ambulansın çığlıkları kulaklarımdan hiç silinmeyecek gibi yankılanırken her tarafımda bir el bana dokunuyor, baskı yapıyor ve bir şeyler söylüyordu ancak anlamıyordum. Derin derin nefes almaya çalışmaktan ciğerlerim yorulmuştu ve boğazım ağrıyordu. Başımın üzerindeki ışık artıp ambulans çığlıkları kaybolana kadar sadece istediğim tek şey karnıma bastırmamalarıydı. Geriye ise saf bir karanlık kalmıştı.

*

Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Uzun, derin ve rüyasız karanlığım yalnızlıkla doluydu. Rehabilitasyon gibiydi. Karanlığın içinde kaç saat geçirdiğimi, dakikası dakikasına sayabilirdim. Karanlığın içinde susuz kaldığım günlerin her bir satırını birebir yazabilirdim. Karanlıık o kadar sessiz ve yalnızdı ki düşünmeye, sıkılmaya ve hiçbir şey düşünmemeye vaktim bolca vardı. Başka bir dünya gibiydi, içerideydim ve istersem sadece gözlerimi kıparak kendi dünyamdaki herkesi dışarı atabiliyor, sokaklarda tek başıma yürüyebiliyordum. İstersem annemi görebiliyor istersem babamın kokusunu duyabiliyor, yüzünü göremesem de onunla birlikte barajın kenarlarında yürüyebiliyordum.

Siyahın Vedası | KüllerWhere stories live. Discover now