Bölüm 60 - Neden?

10.8K 513 111
                                    

Bazıları için aynaya bakmak, saçını başını düzeltip rujunun taşan kısımlarını temizlemek çoğu insan için kolaydır. Bazıları içinse aynada kendiyle göz göze gelmek, kendi gözlerini delip içeriye açılan kapıdan davetsiz girmek canlı canlı kızgın yağa atılmayı tercih edebilecek kadar zor. Black'i anlayabilirim. O, aynaya bakıp kendinden sakladığı sırlarından kaçabilecek kadar korkuyorken aynı zamanda dünyaya tek başına meydan okuyabilecek gibi duruyordu. Ben... Ben aynaya baktığımda arkasında kıvrılıp ağlayan genç kadını, elinde bıçakla hem kendine hem de çevresine zarar verme telaşı içindeki kadını... Kısacası içimdeki binbir türlü kadını tek bir bedene sıkıştırıp kendi gözlerimden kilitli kapıları tekmelerle açarak içeri girmiş, hepsine meydan okumuş ve üzerini narsist duygularla örtüp bavulumu alıp çıkmıştım. Eğer bir sorundan kaçarsam, sonsuza dek kovalanırdım. Bunca yıl başkalarından kaçmakla harcadığım ömrü, kendimden kaçmakla sürdüremezdim. Buna gücüm yoktu.

Ancak nereden bilebilirdim ki ahkam kestiğim duyguların ayaklanıp bana kafa tutacağını?

Bıçakların keskin uçları göğüslerimize dayalı, gözlerimiz birbirine kenetliydi. Her gün görmezden geldiğim, kapısının önünde it gibi uyuya kaldığım cehennem bıçağın iğne ucu kadar ucundan tenimi deşip tam kalbime iniyordu. Yakıyordu. Kor ateşleri avuç avuç göğsüme dolmuşum gibi yanıyordu.

Başını yana doğru eğerek "Öldürdüm," dedi ve bıçağı göğsüme bastırırken "Hem de çıplak ellerimle. Gözünün ferinin soluşunu saniye saniye izleyerek öldürdüm," dedi. İlk defa duygu duvarlarını kaldırmış, sesindeki kini serbest bırakmıştı.

"Kan..."

"Başkasının katili olmak içinde geride kan gölü bırakmana gerek yok,"

Katil olmak için geriye başkasının kanıyla dolu göl bırakmaya gerek yoktu. Kendi kanında dolu bir gölde boğularak da bir başka hayatı söndürebilirdin. Tıpkı benim yaptığım gibi. Geçmişin omuzlarına bindiren ağırlığından sadece birkaç saniyeliğine sıyrılıp sahip olduğun tek silahla bir can alabilirdin. 

Ya da sadece bir insanın sana olan umudunu kırıp atabilirdin.

Daha önceden olduğu gibi tıpkı şimdi de elimde bir bıçakla aynı şeye sebep olabilir, buradan resmi mahkum olarak da çıkabilirdim. Black'in ellerindeki mahkumiyetimi sonlandırmanın tek koşulu devletin himayesinde mahkum olmaktan geçiyordu. Bunu yağmaya cesaretim var mıydı? Esaret için mi ben kanımdan feda etmiştim. Bir başka adamın yükünden kurtulmak... Kendimi dört duvara hapsetmek için mi?

"Onu bu kadar mı çok seviyordun?" diye sordum bıçağı saran gevşek parmaklarımı sıkıca sararak gözlerine odaklandım. Mimikleri, buzu çözülen et parçaları gibi yavaşça kendine geliyordu. Usulca kaşları çatıldı ve burnunun en sonundan alnına doğru uzanan iki çizgi belirdi. Yutkundum "Sevdiğin kadını öldürecek, bunun vicdan azabını çekecek kadar mı çok?" diye sordum.

Sessizliği, mimiklerinin çözülmesiyle çığlık çığlığa "Evet," diye bağırıyordu.

"O yüzden mi boğulmaktan hoşlanmıyorsun?" diye sordum

Sorum, onda hezeyan etkisi yaratmıştı. Bir an için bıçağı daha sıkı kavradığında kalbimi deşip beni cehenneme postalayacağını düşünsem de ilk defa elinde kesici bir aletle, tenime bu kadar yakınken bana zarar vermeden bıçağı indirdi ve yatağın üzerine atıp sırtını duvara dönerek bana yolu açtı. Su nedir bilmeyen birinin eline suyu vermişler gibi şaşkınlıkla onun hareketini izledim ve anlamlandırmaya çalıştım. Bıçağım hala havada, onun eskiden durduğu yerde, göğsünün hizasındaydı.

Siyahın Vedası | KüllerWhere stories live. Discover now