Bölüm 76 - İntikam

3.3K 215 119
                                    

İstemeye istemeye, bedenime söz geçiremeden arkasından yürüyordum. Adımlarım durağan, bakışlarım pusluydu. Black her neredeyse onun yanına ulaştığımda bana ihanet eden, beni önemsemeden kırıp parçalayan iki adamın arasında kalacaktım. İkisi de bana zarar vermişti. İkisi de beni önemsemeden kırıp parçalamıştı. Uzaktan dönüp baktığımda artık ikisinin de benim hiçbir hiçbir şey ifade etmediğini görebiliyordum. Aral'ın merhameti sahte, Black'in düşmanca tavrı abartı geliyordu.

Tek istediğim ikisinden de bir ömür boyu kurtulmaktı.

Ağır adımlarla onu takip ederek bahçe boyunca ilerledik. Büyük, metal bir kapının altından geçerek aşağı doğru uzanan merdivenleri takip ettiğimizde git gide daha da soğuk oluyordu her taraf. Etraftaki şarap şişelerini aştıktan sonra karşımda elleri ve ayakları sandalyeye bağlı, bir gözü şişip tamamen morarmış halde duruyordu. Üzeri kanlar içindeydi ve sol elinin parmakları biçimsiz duruyordu, muhtemelen kırılmıştı.

Black'e doğru adımlarken "Yüce Black mi bu?" diye sordum. Sesim, hiç de alaycı değildi. Aksine, soğuk ve ruhsuzdu. 

Black açılan ancak yine de şiş ve kan toplamış gözüyle bana baktı. Dudağı patlamış, burnu kırılmıştı "Melek," dedi hırıltılı sesiyle. Kanlı dudaklarını yaladıktan sonra "Seninle konuşmak istiyorum," dedi.

Aral "Onunla hiçbir şey konuşamazsın," dedi ve eline yerdeki çekici alarak doğruldu. Çekicin demir baş kısmından tutuyordu "Ama benimle konuşmaya devam edebilirsin, eğer istersen," dedi.

"Aral," diye seslendim. Omzunun üzerinden bana döndüğünde yüzü kararmıştı "Beni yalnız bırakır mısın?" dedim. Her ne kadar soru kalıbında olsa da, soru sormuyordum.

Omzunun üzerinden bana alaycı bir bakış attı "Sana tecavüz eden adamla baş başa mı kalmak istiyorsun?" diye sordu.

Kollarımı arkamda birleştirerek gözlerinin içine baktım "Bu ilk kez yaptığım bir şey değil," dediğimde yüzündeki alaycılık yerini öfkeli bir ifadeye bırakmıştı. 

Topuklarının üzerinde bana doğru dönerken elindeki çekici bel hizasına indirmişti "Benimle onu bir tutma," diye karşılık verdi tükürürcesine.

Güldüm "Kocam olduğun için mi?" diye sordum tek kaşımı itinayla havaya kaldırırken. Yeniden konuşmak için ağzını açmaya hazırlanırken elimi havaya kaldırarak onu sustum. Aynı anda gözlerimi ondan kaçırdığım için yeni bir cümleye başlamamıştı "Sadece onunla yalnız kalmak istiyorum," dedim. 

Homurdandı ve elindeki çekici Black'in sandalyesine doğru fırlattıktan sonra bir hışımla mahzenin merdivenlerine doğru yürürken sadece, omzumun üzerinden gidişini izlemiştim. İkisine karşı hissettiğim tek duygu intikamdı, içimde onlara karşı başka hiçbir his yoktu ve olmayacaktı da.

Etrafıma baktıktan sonra köşedeki sandalyeyi gözüme kestirdim. Sandalyeyi alıp, Black'in iki metre ötesine koydum ve üzerine oturup bir bacağımı diğerinin üzerine yasladıktan sonra kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Karşımda duran adamın aylarca evsiz kalmış bir adamdan farkı yoktu. Kan revan içinde, pislikle kaplıydı. Ona acımıyordum, aksine olduğu hal hoşuma gidiyordu. Yüzü gözü şişmiş, dudağı patlamış, eli kırılmış ve belli ki bedeninin geri kalanında da buna benzer bir yığın sorunu vardı.

"Melek," diye mırıldandı başını kaldırmaya çabalarken. Dudağı şiş ve patlak olduğundan sesi ıslık gibi çıkıyordu.

Pantolonumun dizindeki görünmez tozu elimin tersiyle silkerken "Artık birilerinin cezasını çekiyor olması hoşuma gidiyor," dedim. Eğer, Black'in bu neredeyse ölü gibi görünecek kadar dayak yiyeceğini bilseydim, bedenime tekrar izinsiz dokunmasına izin verirdim. Bu hastalıklı bir düşünceydi ama eğer bana seçim hakkı verilmiş olsaydı ve Black'in ölesine dayak yemesi karşılığında bana tecavüz edeceğini bilseydim kabul ederdim. Gözümü bir an kırpmadan kabul ederdim çünkü... Beden dediğin neydi ki? Et, kan ve pislik dolu, dünyanın yüzeyine baskı yapan bir biçimdi. 

Siyahın Vedası | KüllerOnde as histórias ganham vida. Descobre agora