Bölüm 71 - Gerçek

2.4K 243 103
                                    

Rüyamda Christopher'ın boğazıma sarılan ellerinin verdiği korkuyla yerimden sıçrayarak uyandım. Gözlerim karanlığa iyice alışmaya çalışırken zaman ve mekan algısı yavaş yavaş yerine oturuyordu. Brindisi'de pasaport kontrolünde gözlerimi açmıştım ardından gemiye bindikten sonra tekrar gözlerimi kapatmıştım. Uzanıp Aral'ın telefonundan saate baktığımda dört buçuğa geliyordu ve henüz gemi hareket edeli bir saat bile olmamıştı. 

Kollarımı arabanın koltuklarından geriye doğru uzatıp uzun uzun esnerken karnımdaki yaralar sızladı. Üzerimdeki kabanı kaldırıp emniyet kemerimi çözmek için uzanırken istemsizce Aral dikkatimi çekmişti. Geminin içini aydınlatan loş ışıkta yüzü parlıyordu. Alnındaki ve kaşlarının arasındaki ince iki çizgi dışında yaşını ele veren hiçbir şey yoktu yüzünde. Onunla evlendiğimde yirmi yedi yaşındaydı. Yüzünü kaplayan sakalları, karanlık gözleri ve her zaman parlamaya hazır barut gibi gezen ifadesi beni ürkütürdü. O etrafımdayken herkes tetikte olurdu. Aral, her zaman etrafındaki insanlara saldıracak gibi dururdu ve bu her zaman beni korkuturdu.

Eğer onun gerçek yüzüyle tanışmamış olsaydım muhtemelen bana yaptıklarına bir kılıf uydurup ona inanırdım. Evet, bana dünyanın yeni bir harikasıymışım gibi davranırdı. İlk gecemiz kabus gibiydi. Adeta cehennemi canlı canlı yaşatmıştı bana ama sabahında farklıydı. Bambaşkaydı. Gece, benden nefret eden bir adam varken ertesi gün hiç ummadığım biri gibiydi. Geceleri başkasına dönüştüğünü düşünerek akşamı zor çıktığımda hiçbir şey yapmamıştı. 

Ancak o geceleri beni evde yalnız bırakmaya başlamıştı. Balayına itiraz ettiğim gün nedenini sormamış, planları iptal etmiş ve otelden gelen yemeklerle kurulmuş sofrada yemeğini yedikten ve sigarasını içtikten sonra tekrar otele dönmüştü. O, evde olmadığı zaman benim için adeta hapis gibiydi. Sadece kahvaltıya ve akşam yemeğine geliyor, konuşmuyor, sadece birlikte yemek yedikten sonra gidiyordu. O, eve gelmediğinde ben de evden çıkamıyordum. İzin istemek aptallık gibi geliyordu ancak ev şehrin kilometrelerce uzağında uçsuz bucaksız bir yer olduğundan sadece birileriyle gidebiliyordum. Benim için garajda bir araba olsa da henüz ehliyetim yoktu ve ben araba kullanmayı bilmiyordum.

Hafta sonu annem eve geldiğinde adeta hapishane benim için cennete dönüşmüştü. Durgunluğumdan bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamış olacak ki bana "Neyin var?" diye sormuştu ancak ben neyi nasıl söyleyeceğimi bilmediğimden susmayı tercih etmiştim. Anneme onu istemediğimi, onunla mutlu olmadığımı söylesem muhtemelen daha fazla üzülürdü. Mithat dedemin müsaadesi olmadığı sürece boşanmayı aklımın ucundan bile geçiremezdim. Bana rica etmemişti, emretmişti. Eğer, Aral ile iyi geçinmezsem ailemizin parçalanacağını söylemişti. Sebebini anlamamış hatta öylesine üzülmüştüm ki onunla evleneceğime itiraz bile edememiştim. Sadece yapmak zorundaydım ve yapmıştım.

"Mutluluk nedir?" diye sormuştu annem gözlerini ayaklarımızın altındaki göle çevirirken.

Yüzüne baktım. Anneme çok benzediğimi herkes söylerdi. Onun gibi kumral saçlarım, esmer tenim, gür kaşlarım, ela gözlerim ve tıpkı onun gibi bir gülüşüm olduğu söylenirdi. Eşarbı dalgalanırken gözlerini kısmış, uzaklara dalmıştı. Derin bir nefes alıp arkama yaslanırken "Bilmiyorum," diye mırıldandım.

"Mutluluğu kendin yaratırsın," dediğinde bana dönmüştü "Babanla zorla evlendirildim," dediğinde şaşkınlıkla ağzım aralık kalmıştı "Sevdiğim adam askere gittikten sonra babanın ailesi istemeye geldi. Yoksul bir aile olduğumuz için babam beni ona verdi. İtiraz edemezdim. Oysa benim rızamı alması gerekiyordu, almadı. Babana alışmak çok uzun zamanımı aldı ancak onu mutlu ettiğimde fark ettim ki ben de mutlu oluyordum. O mutlu oldukça bana yeni fırsatlar sunuyordu. Onu mutlu ettikçe beni kanatlarının altına daha fazla alıyordu. Babanla evlendiğime çok üzüldüm ancak hiçbir zaman pişman olmadım," dediğinde öfkeliydim. 

Siyahın Vedası | KüllerWhere stories live. Discover now