2. Bölüm : Mesaj

451 132 152
                                    

İkiye On Kala - Yatsam Uyurum

En güzel yerinize geçin ve okumanın tadını çıkarın <3 <3

"... bu mesaja bir dakika içinde cevap ver."

Ölüm kavramı şu an tam olarak kalbimle aynı anlamı taşıyordu. Kafamı dağıtmak istesem de evde ailem olduğu için bu hiç mümkün değildi. Yüzüm yanmaya başlamıştı çoktan. Kızarması da cabası... Ellerimi ceketimin cebine sokup yürümeye devam ettim. Kendime işkence olsun diye biraz da hava almak için ne dolmuşu ne de taksiyi kullandım, evimin uzak olduğunu bile bile. Sanki bugün tüm dünya bana oynuyordu. Ölmem için çabalıyorlardı. Ya da artık dünya beni istemiyordu. Ben sinirlendiğim zamanlarda bile hiç bir zaman kendimi kasıp sakin olmaya çalışmadım. Neysem öyle davrandım. O yüzden şu an da sakin değildim. Çantam yavaş yavaş ağırlaşıyordu. Bacaklarım ağrıyana kadar değil eve gelene kadar yürüyecektim ne yazık ki... Sonra yere bakmaya başladığım zamanın ikinci dakikasında elektrik direklerinden birine hızla çarpmam bir oldu. Sonra direğe de sinirlenip ayakkabılarımın ucu çürüyene kadar vurdum.

"Mal direk!"

Sadece sinirli biri değilim canım. Birşeyleri kafaya takma huyum da var. Taktım mı tam takıyorum yalnız. Bir gün, iki gün değil. Bir hafta... Yani süresi konuya göre değişiyor. Mesela benim hesabımdan fotoğraf paylaşan kişiyi bugün bulmayı başarsak bile -bugün bulmaktan başka şansımız yok zaten- onu bulmadan önce ve bulduktan sonra adında bir kitapta yazarım ve aşk romanı sanıp okuması tavan bile yapabilirdi şu an. O yüzden açıklama kısmına cinayet yazmasam iyi olacak, dedim içimden. Gerçekten bunu kafaya koyarsam yapardım. Ben kendimi biliyordum ya. Delirdiğimde kapıyı, pencereyi indirdiğimi bilirim. O yüzden bugün Derin'in yanımda olmasına ihtiyacım vardı. En azından o beni biraz olsun sakinleştiriyor ve sözleriyle rahatlatıyordu. Fark etmeden yarım saat sonra eve vardığımı görünce duraksadım. Derin'le de tam kapıda karşılaşmıştık. O binaya adımını atacakken ona seslenerek durdurdum. Üstünde okul forması yoktu. Servisle evden buraya geçmiş olmalıydı.

"Sakın anneme bir şey deme ha Derin! Daha hiç birşey yok ortada. Yani... Belki hallederiz işi. Şimdilik birşey deme işte." Binaya girip asansörün düğmesine bastım ve beklemeye başladık. Derin'in garip bakışlarına esir olurken asansör geldi. Bindik ve konuşmaya başladı.

"Saçmalama kızım ya. Ne söyleyeyim?" dedi bana kızarak. Sinirlendi biraz. Kaşları çatık bir şekilde asansörün aynasına dönüp saçını, üstünü başını falan düzeltti ve geldik 4. kata. Bizim dairenin önünde indiğimizde ayakkabılarımızı çıkarmaya başladık. Zili tam bir kere çalmıştım ki hiç kimsenin evde olmadığı aklıma geldi ve çantamın ön gözünü karıştırarak anahtarımı buldum. Bugün ablamda evde değildi. Abim desen o zaten geçen hafta yurtdışına gitmişti. Söylemesi ayıp, abim yurtdışına doktora yapmaya gitmişti. Ablamın da bugün etütü vardı. Yani tüm gün bize kalmıştı. Annemde işteydi babamla... Rahatlayıp bir oh çektikten sonra içeri adımımı attım ve ardımdan da Derin girdi.

"Sen geç odama, ben hemen geliyorum." dedikten sonra çantamı yere bırakıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dolaptan temiz havlu çıkarıp yüzümü sildim. Banyodan çıkar çıkmaz çantamı yerden aldım. Hemen odama geçtim ve kendimi yatağıma attım.

"Çok yoruldum ya... Yürüyerek gelmeye hiç alışkın değilim." Derin'de oturduğu bilgisayar sandalyemden bana doğru döndü.

"Yorgunluğu falan boşver şimdi. Ne yapacaksak bir an önce başlayalım. Bir günümüz var demiyor muydun?" Derin benden daha endişeliydi. Ben neden bu kadar sakindim hakikaten?

"Tamam hadi başlayalım. Senin bu hesap çalma işinden falan anlayan arkadaşın var mı? Yoksa benim bir arkadaşım var, Emre... Ama..."

"Yok ki. Sen şu Emre ne yapıyor demiştin?"

Bulutlarda BuluşalımWhere stories live. Discover now