34. Bölüm : Hap

40 10 0
                                    

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Kazılı Kuyum

"İkinci bataklığa hoşgeldiniz."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Bulut'tan

Evden babama söylemeden aceleyle nasıl ayrıldığımı ve şu an nasıl arabada olduğumu bilmiyordum. Her şey bir anda gelişmiş, şirketin arabasına atlayıp yola koyulmuştum çünkü kardeşimin şu an o lanet adamlar yüzünden başı dertte olabilirdi. En hızlı ne kadar sürebiliyorsam o kadar hızlı sürdüm. Bilet almaya kalksaydım, kesinlikle en yakın vakte bilet bulmam imkansız olurdu. Son dakikaya kim bilet satın alma işini bırakırdı ki benim gibi?

Bir saat sonra telefonum çalmaya başladığında ekrandaki "Prensesim" yazısını görünce hiçde istemeden de olsa sessize almak zorunda kaldım. Hatta telefonum susunca direk uçak moduna aldım. Endişelenecekti Prensesim ama yapacak bir şeyim yoktu. Beni her saat başı arayacağını biliyordum ama şu an hedefe doğru sürmekten onunla konuşamazdım. İçimden küfürler savurarak yoluma devam ettim.

Bir süre sonra bir benzinlikte durduğumda kartta kalan son parayla benzin yüklettim. Dinlenmeye bile vaktim olmadığını biliyordum ama benzin dolarken bir kaç dakikada olsa soluklandım ve sonra yoluma tekrar devam ettim. Duraklara gitmek güzeldi sizi bekleyen biri varsa ama hiçbir şey uğruna gidiyorsanız ne anlamı vardı otogar buluşmalarının.

"Kalan olmadın, giden olmadın, bana bir kere gülen olmadın." diyen şarkının sesini yükselttim. Son zamanlarda çıkan en sevdiğim şarkılardan biriydi.

"Kalan öyle ben, giden öyle sen." diyordu. Umarım böyle olmazdı bizim hikayemizde. Deyip arabayı son hızla sürmeye devam ettim. Dayanamayıp torbidodan sigara paketimi çıkardım ve içinden bir dal alıp dudaklarıma götürdüm zehri. Aslında benim için zehirli olan bu değildi. Onun aşkı beni zehirlemişti. Geri nasıl iyileşeceğimi de biliyordum. Beni o zehirlemişti ama panzehirde oydu. Onun yanında iyileşecekti ruhum. Karanlık olan ruhum daha da kararacaktı onunla çünkü biz karanlığı seven insanlardık.

Endişeyle ve süratle biten yolculuğumun ardından kendimi şehre atıp sakin bir yere çektim arabayı. Etraf zifiri karanlıktı ve ben de çok yorgundum. Saat gecenin birine geliyordu. Bense araba kullanmaktan bitkin düşmüştüm ama durmamalıydım. Kardeşim iyi değildi eminim. Bunu hissediyordum. Bir yerlerde beni çağırıyordu.

"Bekle beni kardeşim. Ben geliyorum." dediğimde sanki kalbim o anı yaşamak ister gibi delicesine atarken bir his yardıma ihtiyacı olabileceğini ve beni arayabilme olasılığını aklıma getirdi. Hemen telefonumu uçak modundan çıkardım. Ve telefonum tahmin ettiğim gibi aniden çalmaya başladı.

Kardeşim Arıyor...

"Alo Mete? Sakin ol ve bana hemen nerde olduğunu söyle. Tamam mı kardeşim? Hadi!" dediğimde sıkıntılı bir iç çektiğini duydum. Nerde, nasıl, ne halde bilmiyordum. Bu yüzden söyleyecekleri beni korkutuyordu.

Bulutlarda BuluşalımWhere stories live. Discover now