♠︎ İlk Hisler

7.7K 321 153
                                    




24.06.2019Düzenleme: 10.09.2022


Keyifli okumalar.


♠︎



'YAKLAŞMA BANA!'        
...
'YAKLAŞMA BANA!'
"Böyle yapma lütfen."
"YAKLAŞMA DEDİM!"
"Saçmalama. Sana zarar vermem."
"ÇIK GİT BU EVDEN!"
"Böyle söyleme anne..."
"CANAVAR!"
Elimdeki sigarayı hışımla yere fırlatıp kafamı temiz gökyüzüne kaldırdım. Kendime hakim olmak için sıktığım yumruklarım artık ağrımaya başlamıştı.


"CANAVAR!"


Beynimde yankılanan kelimeden kafamı sallayarak kurtulmaya çalıştım. Bağırdım. Durmadan tekrar eden o kelimeyi dilediğim gibi haykırdım. Ay ışığı tenha sokakları aydınlatırken bir o yana bir bu yana savrularak yürüyordum. Sarhoş değildim, uyuşturucu etkisinde değildim. Sadece üzgündüm, kırgındım, sinirlenmiştim ve hüzünle dolmuştum. Pişmanlıklarımı sıkça düşünüyor olsam da kendimden nefret etmiyordum. Beni bu düşüncelerle bırakıp giden kişiden nefret ediyordum.


"Canavar olabilirim ama sana asla zarar vermedim!"
Annemin çığlıkları kulağımda çınlarken, eline ne geçerse suratıma fırlatışı gözümün önünden gitmek bilmiyordu. Onu son görüşümde daha mutlu olmasını dilerdim. Yine eski anılarla boğuştuğum günlerden biriydi. Sanki yıllar öncesinde kalmamış gibi, tekrar hatırladığımda, yeniden yüzleştiğimde bir şeyler değişecekmiş gibi... Kendimi birkaç ayda bir kendi kendime tartışırken buluyordum. Eskiden de farkındaydım, hatalarım vardı ama o zamanlar bunların hata olduğunu fark edemiyordum. Bana göre tek yaptığım birkaç kişinin vücudunda haddinden fazla delik açmaktı.


O zamanlar bu karşı koyamadığım bir istekti. Dövme ve piercing sanatçısı olarak geçimimi sağlıyordum ancak bir kez kan gördüm mü, vücutta bir delik açtım mı gerisini getirip getirmemek elimde olmuyordu. Daha fazlasını istiyordum, kendimi durduramıyordum. Normal olmadığının farkındaydım, delice bir his olduğunu kabul ediyordum ama tatlı geliyordu. Durdurmam gerektiğini, yardım almam gerektiğini fark ettiğim anlarda bile devam ettim. Sanki yanlış duymuşum gibi yapıyordum. Daha fazla hızmanın daha çok yakışacağını düşündüğüm için yaptığımı söylüyordum. Çok sürmedi tabii. Şimdi dönüp bakınca sadece kovularak kurtulduğum için şanslı olduğumu düşünüyorum.


Kovulmamın ardından rahat edeceğim konusunda kendimi kandırmıştım. Eğer bu işten uzak durursam bende yanlış olan her şey düzelirmiş gibi. O zamanlar gençtim, toydum. Ne istediğini bilmeyen adamın tekiydim. Düşüncelerim de yanlıştı, işi bıraktıktan sonra hiçbir şey daha iyi olmadı. Duygularıma olan hakimiyetimi git gide kaybediyordum.


Bir kez başladın mı bir daha seni rahat bırakmayan bir uyuşturucu gibi, çok lezzetli bir yemek, çok sağlıklı bir aşk gibi... Sanki bu his beni günden güne ele geçiriyordu. Hakim olmayı denemiştim, soyutlanmayı... Ne kadar uzak kalsam da bir gün insanları özledim. Yeniden birilerine dokunmak istedim. Şehvet benim duygularımı ifade etmiyordu, ben çığlıkları özlüyordum. Sanki zarar sevmeye susamışım gibi. Susuzluğumu gidermenin bir yolunu aramaya başladığımda ise bunu en kötü yolla yaptığımı fark ettim.


Tefecilik yapmaya başladığımda bu yapabileceğim en iyi iş diye düşünüyordum, her ne kadar iş denebilirse. Bir süreliğinde üzerimdeki maddi ve manevi yükü hafifletmişti. Ne yazık ki yeterli değildi. Zaten ne para benim paramdı ne de mal benim malım... Hayatımı para karşılığı tehlikeye atmayı kabul ettiğim bir anlaşmaydı. Elbette bu işi para için yapmadığımı fark etmem çok sürmedi.


Bu işi bir süre devam ettirdim. Beni tanıyanlar çok cesur olduğumu söylerdi. Cesur olduğumu düşünmüyorum, sadece korkuyu hiçbir zaman diğerleri kadar hissetmedim. Belki hayatı yeterince ciddiye almıyordum, amaçsızdım. Belki de kaybedecek hiçbir şeyim olmadığındandı. Yaptıklarım için takdir görsem de yapmak istediğim bu değildi. Benim gibi kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan insanlardan para almak ya da onları öldürmek beni  heyecanlandırmayı kısa sürede bıraktı. Aradığım hissin bu olmadığını çok hızlı anlamıştım. Birini ilk öldürüşümde korkmamak bir yana, beklediğim heyecanı yaşayamamıştım.


Girmesi oldukça kolay olan bu işten çıkması sandığım kadar kolay olmadı. Çok iyi bir planla işten ayrılmanın yolunu buldum: kaçtım. Kolay olmadı tabii ama tek yolu buydu. O günlerde sağlıklı düşünemiyordum. Hiçbir zaman sağlıklı düşünemiyordum ama o zamanlar her şey çok daha kötüydü. Aniden ağlamaya başlıyordum, cansız nesnelere sinirlenip kendimle kavga ediyordum. Kendimi hiç sahip olmadığım şeyleri özlerken buluyordum.


Bir gün sokakta amaçsızca savrulurken bir kadının beni görüp yolunu değiştirmesiyle bir şey hissettim. Akşam üstüydü ve sokakta bizden başkası yoktu. Muhtemelen buralı değildi ya da yolunu şaşırmıştı.  Beni tanımadığı halde benden tedirgin olmuştu. Kendimde ondan farklı olan bir şey aradım. Ben de en az onun kadar masum görünüyordum ve beni tanımadığına da emindim. Benden neden korktuğunu düşünmeye başlamıştım. Sanki bu soru çok parlak bir soruymuş gibi, cevabını öğrenirsem bir hayat amacım olacakmış gibi hissetmiştim. Kadına bunu sormak için peşine takıldım.


Ben ona yaklaştıkça o daha da tedirgin oluyor, hızlanıyordu. O an neden hızlandığını tam anlayamamıştım tabii. O hızlandıkça ben de hızlandım. Her şeye sinirlendiğim zamanlarda benden kaçan birine sinir olmamam olanaksızdı. Bir süre sonra kendimi koşarken buldum. Resmen kadını kovalıyordum. Kadın girdiği sokağın çıkmaz sokak olduğunu fark ettiğinde yavaşça arkasını döndü. Gözleri dolmuştu, titriyordu. Ben ise sadece soru sormak için kovaladığım kadının neden benden ölesiye korktuğunu anlamaya çalışıyordum.


Dehşet içinde bana yalvarır gibi dizlerinin üstüne çöktü. Ancak ben de ne yapacağımı bilmiyordum. Öyle ya da böyle kadını buraya kadar kovalamıştım. Ama neden? Şimdi ne yapacaktım? Yerden kaldırmak için yanına yaklaştığımda kadın ağlak bir sesle avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Belki masum belki de değil, o anki hislerim duyduğum ince çığlıkla aniden değişmişti. Parasını almak için gittiğim adamlar ödeyemediklerinde ne olduğunu bilerek karşıma çıkıyorlardı ancak bu kadının davranışları onlardan tamamen farklıydı. Onun korkusu diğerlerine benzemiyordu. Bana hissettirdikleri içimde bir süredir sönük bir kıvılcımdan ibaret olan ateşi çıra gibi harlamıştı.


"Yalklaşma!"


O korktukça ben daha da hararetleniyordum. Daha fazlasını istiyordum. Çölde bir kuyu bulmuş gibi, artık ne istediğimi biliyormuş gibi... Kadının önüne kadar gelip çömeldim. Bakışlarım ister istemez sertleşmişti. Ellerimi dizlerime koyup başımı yana eğdim. Kadına ve titreyen eliyle bana uzattığı bıçağa bakıyordum. Tefecilik yaparken zarar görmemiştim ancak çok şey öğrendim.

Bana en büyük zararın bildiklerim olduğunu bilmiyordum. Zavallı kadın bana karşı hiç şansı olmadığını biliyordu. Gülümsediğimde pes edip ağlamaya başlamıştı.

O gün, o kadını öldürmedim. Bana aslında neye ihtiyacım olduğunu fark ettiren kadını orada bırakıp uzaklaştım. Başta da niyetim öldürmek değildi zaten. Sadece bir sorunun cevabını merak etmiştim ve o kadın ben soruyu sormadan yanıtlamıştı.


Ben ne istediğimi fark etmenin, kimliğimi kendimce kabullenmenin keyfini sürerken içimde harlanan ateş bir canavarı besliyordu. Ben daha hiçbir şeyin farkında değildim ancak bütün hayatım o gün benimle birlikte değişmeye başlamıştı.


♠︎

YN: Düzenledikçe uzuyor, delirirsin.

THE SUFFERERWhere stories live. Discover now