♠︎ Eller Havada ve Paramparça

3.6K 331 351
                                    

Keşke eskisi gibi bol bol yorum görsek...

Keyifli okumalar.

...

"Kan kokusunu seviyorum. Bana çocukluğumu hatırlatıyor. Ama neyi sevmiyorum biliyor musunuz? İhanetin kokusunu. Hayallerim aniden paramparça olduğunda çıkardığı dumanı, tozu sevmiyorum. Tozun burnuma kaçmasını, ciğerlerime yapışmasını sevmiyorum. Çünkü ciğerlerimi yakıyor. Takılıyor oraya, acı veriyor. Nefes alamıyorum. Duman beni boğuyor ve yaşama içgüdüsüyle doluyorum. Ve o içgüdü bana diyor ki 'bir daha kimseye güvenme, yoksa yeniden boğulursun.' Ben de güvenmemeye çalışıyorum. Ne kadar çabalasam da kendim hakkında nefret ettiğim bir şey var. Beni kendimden soğutan ve bütün bu zayıflıklarıma sebep olan bir şey: insan olmam."

Kafamı kaldırıp beni dinlemekten başka şansı olmayan kurbanlarıma baktım. Oturduğum soğuk zeminden kalkıp derin bir nefes aldım ve öksürdüm. "Ah, ciğerlerim..."

Jimin, Genji ve Barbie bebeğimi ellerinden zincirlemiş ve havaya asmıştım. Ağızlarını da kapatmıştım. İlk kez. Söyleyecekleri şeyleri duymak istemiyordum. Çığlıklarını bile.

Kızı da artık burada istemiyordum. Ölmemişti ve onun ölmeyişi bana sürekli Jimin'in 'kalın kafalı' esprisini hatırlatıyordu. Aptal espriye istemsizce gülüyordum.

"Bugün size mükemmel bir şov hazırladım. Normalde böyle büyük şovları kurbanlarımın gözü önünde yapmam. Onlarla birlikte yaparım. Ama bugün sadece gözünüzü korkutmak istiyorum. Size kendimi tanıtmak istiyorum."

Kafese koyduğum polislerin yanına gittiğimde parmaklıkları tuttum ve kafamı yana eğip yüzlerine baktım. Biri zayıf ve güçsüzken diğeri şişman ve güçsüzdü. Güçsüzlerdi. Ellerine silah tutuşturulmuş korkaklardı. Psikolojik olarak da fiziksel olarak da onlarda güçlüydüm. Üstündüm.

Zayıf olan katolikti. Durmadan boynunda asılı haç kolyesini öpüyor ve dua ediyordu. Ben mi? Ben sadece kendime inanıyorum. O aptal kolyenin onu kurtaracağını düşünüyor olması başta komik geliyordu. Şimdiyse sinirlerimi bozuyor.

"Çık bakalım ufaklık." Belki benden 5, belki de 10 yaş büyük adama ufaklık diye hitap etmek yapmayı sevdiğim şeylerden biriydi. 'Yaşın kaç olursa olsun ben senden büyüğüm' etkisi yarattığını düşünüyorum.

Adamı kafesten çıkarıp ahşap sandalyeye oturttuktan sonra bağlamadan önce pantolonunu ve üniformasını üstünden çıkardım. Direnmeye dahi çalışmıyor, bir bebek gibi ağlıyordu. Ne sıkıcı... Neyse ki işim onunla değil. Bana sadece biraz çığlık lazım.

Sandalyede bağlı bir şekilde otururken ağlamasını durdurmaya çalışıyor, bu yüzden de ağzını kapalı tutuyordu. Tıkalı burnu nefes almasını engelledikçe de ağzından ani nefesler veriyor ve ellerime, bazen de kollarıma salyasının sıçramasına sebep oluyordu. Her yönden iğrenç bir adamdı.

Kahverengi seyrek göğüs ve kol kılları, kafasının arkasında seyrelmiş saçları, uzun bir boyu ve zayıf olmasına rağmen çıkmış yağlı bir göbeğin vardı. Yüzük takmamış ve sakallarını eşit kesmemişti. Muhtemelen evli değildi.

belimdeki büyük ama ince bıçağı çıkarıp ona gösterdiğimde ağzını hafifçe aralayıp çirkin bir ses çıkardı.

"Bunu yukarıdan aldım. Kasaplar bunu domuzların ve boğaların sert derilerini yarıp ete ulaşmak için kullanıyorlarmış."

Adam titriyor ve ağlıyor olsa da hala sandalyeden kurtulmak için çaba vermiyordu. Bu Jimin'in yaptığı gibi zekice bir hamle değildi. Jimin olsa zaten çırpınarak sandalyeden kurtulamayacağını bildiği için çabalamazdı. Ama bu adam korktuğu için denemiyordu. Ve ben yine Jimin'i düşünüyordum. Lanet olsun.

THE SUFFERERWhere stories live. Discover now