♠︎ Sona Kalan Bana Kalır

3.1K 299 110
                                    

I'll be on my worst behavior

Hold my purse

Keyifli okumalar.

Belki bir belki iki şey. Hayatta yanlış olduğunu bildiğiniz halde yaptığınız bazı şeyler vardır. Bunların bir belki iki tanesi de hatadır. İşte ben dün akşam bu hatayı yapmıştım.

Hatam Jimin'e güvenmek miydi? Hayır. Benim hatam Jimin'in ışığına kapılıp diğerlerini görememekti.

Bazı lafları bazı insanların önünde söylememeniz gerekir. Ve bazen de bazı lafları bazı insanlara söylememeniz. Jimin'i korumayacağımı söyleyerek hata etmiştim.Benim olanın benim olarak kalması için onu korumak zorundaydım.

Terk edilmiş kasabın deposuna indiğimde demir kapının kırılmış ve ardına kadar açılmış olduğunu gördüm. Beynime kan sıçradığını hissediyor gibiydim.

Hayır. Çıldıracak gibi hissediyordum. Ellerim titriyor, nefesim kesiliyordu. "Park Jimin..."

O orospu çocuğu bana söz verdikten sonra kaçıp gitmiş olmalıydı. Onu bağlamalıydım. Lanet olsun, onu bağlamalıydım!

Ama kırık kapıyı tekmeleyip içeri girdiğimde beklediğimden çok daha farklı bir görüntüyle karşılaştım.

"BURADA NELER OLDU?"

Jimin elinde çekiçle yerde oturmuş bana bakıyordu. Hayatım boyunca bir kez bu kadar şaşırmıştım ve bu ikinciydi. Jimin'in halini gördüğümde bütün sinirimin uçup gittiğini hissettim.

Yüzü, elleri, haftalardır giydiği kıyafeti hatta saç telleri bile kan içinde kalmıştı. Elinde en az kendi kadar kanlı bir çekiç ile özür dilercesine bana bakıyordu.

"Özür dilerim."

Yerlere kan sıçramamış, adeta oda kan gölüne dönmüştü. Barbie bebeğin peruğu kafasından çıkmış odanın bir kenarında kan birikintilerinden birinin içinde sırılsıklam duruyordu.

Kıza bakındığımda ise hep yattığı o köşede yüz üstü yatan cansız bedenini gördüm. bir kolu kırılmış ve sırtına düşmüştü. Kafası paramparça olmuştu. Kanla kaplı beyni gözüküyordu ve kafatası parçaları etrafa saçılmıştı.

"Jimin?"

Jimin'in yanına koşarken paçalarıma yerdeki kan sıçrıyordu. Jimin sağlamdı. Sadece kollarında çizikler vardı ve tişörtü yırtılmıştı.

"Sen iyi misin Jimin?"

Jimin ciddi anlamda üzgün gözüküyordu. İlk kez ağlayacak gibi duruyordu. Bu haline alışık değildim. İki eliyle sıkıca tuttuğu çekici yere bıraktı ve ellerini bacaklarına koydu.

"Çok acıktım Jungkook."

Öksürmeye başladığında onu zayıf bir vücut direnci ve incecik bir tişörtle günlerce soğuk odada tuttuğumu fark ettim.

Üstümdeki ceketi çıkarıp Jimin'in üstüne attıktan sonra çıkışa koşmaya başladım.

"Beni burada bekle."

Kaçmayacağını biliyordum. Kaçsa şimdiye kaçardı. Arabama koşup aldığım bütün konserveleri bir poşete doldurup geri yanına indim.

Ceketi sırtına almış ve sıkıca sarılmıştı. Kafasını yere eğmiş öylece oturuyordu. Yanına koşup poşeti açtım ve istediğini seçmesine izin verdim.

"Karnını doyur ve bana her şeyi anlat."

İlk saldırdığı konserve ton balığı olmuştu. Konservenin içindeki balık suyuna aldırmadan eliyle balığı aldı ve direkt ağzına attı. Cidden çok acıkmıştı. Öyle yiyordu ki onu hayretle izlerken balığın çirkin kokusundan dahi rahatsızlık duymuyordum.

THE SUFFERERजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें