♠︎ Ölüm Tablosu

2.4K 275 109
                                    

Baştan yazdım bölümü yorumlarınızı bekliyorum ;>

İnsanların değişebileceğine inanır mısınız? Asıl soru; Bir insan nasıl değişir ve bizi değiştiğine inandıran nedir?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İnsanların değişebileceğine inanır mısınız? Asıl soru; Bir insan nasıl değişir ve bizi değiştiğine inandıran nedir?

Tüm bunlar kafamdaki soruların temeli olsa da aslı Jimin'in değişip değişmediğiydi. Diğer insanlardan farklı olduğumu hep biliyordum. Doğrular ve yanlışlar benim için her zaman göreceli olsa da bir şekilde kendi hayatımı kurdum. Kabul görmüş doğrulara göre ben yanlışım, manyağım. Peki Jimin?

O da benim gibi hep yanlış mıydı? Yoksa zamanla değişti mi? Peki bugün bu dakika benim gibi 'manyak' olmasına sebep olan bir potansiyeli mi vardı? Ben onun değişmesine yeterli bir etken miyim, yoksa aşk tüm bunları yapabilir mi merak ediyordum. Onu seviyordum ama kendi gerçeklerim de onun gerçekleri de beni korkuyordu. Birbirine aşık iki yapancı gibiydik belki de. İkimizin de karanlık sokakları vardı. Girmeden göremeyeceğimiz belki de çıkmaz sokaklar.

Oturduğum deri koltukta kollarımı iki yana açmış ve yayılmıştım. Onu izliyordum. Kıvrak hareketleriyle birleşen müziğin mavi bir ateş gibi bedenini çevrelediğini hayal ediyordum. Sanki slow rock onun için var olmuştu. Dans ederken vücudunda gezinen elleri ve yarı açık sarhoş gözleri sanata olan açlığımı tatmin ediyordu. Bana yaklaşıp ellerini bacaklarıma dayadığında gülümsedim. Yatakta doğrulup gözlerine daldım. Gözlerinde belli belirsiz parlayan o masum korkak yıldız kaymış yerini güneşin acımasız alevine bırakmıştı sanki. Büyük bir alev sivri bakışlarında hayat bulmaya başlamıştı. Tıpkı bir katilin gözleri gibi.

Elleri arsızca karnımda, göğüsümde, boynumda yol alırken dudakları dudaklarımdaydı. Tenimin az bir kısmını kaplayan yorgandan kurtulup şeytanı kucağıma çektim. Ne afallamış ne de dengesini kaybetmişti. Yerini aldığı gibi müzikle kıvrılmaya devam etmiş, bana her detayını hissettirmişti. Dilini dudağıma her sürttüğünde hissettiğim şey ölüm gibiydi. Sanki ruhum emiliyordu. Hislerimin yoğunlaştığında kontrolü kaybediyor gibi oluyor, ya ona zarar vermek istiyor ya da canımı ellerine teslim etmek için yalvaracak gibi oluyordum.

"Jungkook."

Adımı kulağıma inlediğin her seferde sanki gün doğuyordu. Hiç sıkılmadığım bir ses her sabah beni güne hazırlarken sabahın ilk ışıkları yatak odasının çivili penceresinden girip hayran olduğum pürüzsüz tene vuruyordu.

"Gidip hazırlansan iyi olur. Eşimi aileme tanıtmak için sabırsızlanıyorum."

Sevişmeye başladığımızda bütün günü öyle geçiriyor oluyorduk. Yemek ve kurbanlar için verdiğimiz molalar dışında sadece birbirimize odaklanıyorduk. Bu yüzden hiçbir şeye başlamadan önce onu durdurdum. Aynı şeyi düşünüyor olacak ki ısrar etmeden kalktı. Heyecanla dolabın yolunu tuttu.

Taehyung'un ölümünü atlatması uzun sürmemişti. Yine de birkaç gün ara sıra dalıp gittiğine şahit oldum. Bu sıralar toparlanmayı başarmıştı. Bunu fırsat bilip tanıdığım ve güvendiğim iki insanla onu tanıştırmaya karar verdim. Jimin bu fikre bayılmıştı. Gitmeye karar verdiğimiz andan bu yana bana onlarla ilgili sorular sormuş, yatmadan önce onunla banyo yapmam için ısrar etmişti.

THE SUFFERERWhere stories live. Discover now