♠︎ Sığmak İmkansız

2.8K 303 68
                                    




Keyifli okumalar.

"Günaydın."

"Ah!"

Mutfakta kendime yiyecek bir şeyler hazırlarken düşüncelerim arasında dalıp gitmiştim. Son günlerde hep böyleydim zaten. Sahi, en son ne zaman kafam sağlamdı? Son zamanlarda kendimde değildim. Kafam karışık, aklım bir karış havadaydı. Bu yüzden Taehyung'un ne merdivenlerden inişini ne de mutfağa girişini duymuştum.

"Yoksa seni korkuttum mu?"

Tavrı alaycıydı.

"Saçmalama. Gel ve bana yardım et."

Doğramak için tezgaha koyduğum soğanlardan birini alıp ona fırlattım. Yakalayıp yanıma geldi ve çekmeceden bir bıçak çıkardı. Onun bıçağı tutmasına izin vermek aptallık gibi görünüyor olabilir. Taehyung zeki, kıvrak zekalı ve asi. Anacak ne yazık ki çevik veya kuvvetli değil. Karnındaki yara da hala iyileşmedi. Karakteri de birini bıçakla öldürecek şekilde gelişmemiş. O daha çok zehirleyen tiplerden.

Geride bıraktığımız bir hafta boyunca pek bir şey olmadı. Sadece kafam dumanlıydı ve düzenli olarak kayboluyordum. Çok içer olmuştum. Kurtalamadığım bu karaltıdan kısa süreli kaçmak için her gece içiyordum. Taehyung'a dikiş atması için Jin'den yardım istemiştim. Durumu iyiye gidiyordu. Bu iyi bir şey. O şekilde, kontrolüm dışında ölmesi gerçekten canımı yakardı.

Bir hafta boyunca üst katta benimle kalmıştı. Benimle birlikte ancak asla aynı odada değil. Onu alt kata indirip tutsak etmememe rağmen tutsak hayatına devam ettiğini söyleyebilirim. Ben kelepçelediğim ellerini çözmüş olsam da karnındaki derin yara onun yataktan kalmasına bir süre engel olmuştu. Aslında şimdi de kalkmasa iyi olurdu. Muhtemelen canı hala yanıyordu ve az önce fırlattığım soğanı yakalamak için eğildiğinde daha da yanmıştı. Ancak bu benim, değil mi? İnsanları üzen ve canlarını yakan.

"Aşağı inecek miyiz?"

Son 3 gündür kurbanlara yemek vermeye Taehyung'u da götürüyordum. Aslında depoya kendi rızasıyla iniyor olması beni şaşırtmıştı. Ancak bu onun hoşuna gidiyordu. Kurbanlara üstten bakmak. Hoşuna giden buydu. Belkide sadece bir kurbana: Park Jimin'e. 

Jimin geçtiğimiz bir hafta boyunca onu kapattığım kafeste oturmuştu. O günden sonra benimle hiç konuşmadı. Aslında kimse ile hiç konuşmamıştı. Bana asla kızgın bakmadı. Hiç küfür etmedi. Oradan ne zaman çıkacağını sormadı. Yaralarını iyileştirmemi istemedi. Sadece kafasını eğdi, kolunu büktüğü dizine koydu ve kafesin bir köşesinde günlerce oturdu. Verdiğim yemekleri yemedi. Sadece hayatta kalabileceği kadarını atıştırdı. Ama ne zaman Taehyung ile depoya inmeye başladım, o zaman değişti.

Bakışları sertleşti. Onu kinle seyretti. Sanki söylemek istediği çok şey vardı da kalbine gömüyordu. Öldüresiye bir nefret değildi hissettiği, biliyorum. Daha çok hayal kırıklığıyla bakıyordu. Ona kızgındı. Neden?

Nedenini biliyorum. Ama bilmiyorum da.
Kadının sözleri hala aklımda: 'Onu o adam bıçaklamadı.' Biliyorum. Sana inanıyorum Arsız Kadın.

'O kendi canına kıydı.'

Sözlerine inanıyorum. Ama inanamıyorum. İnanmak istiyorum da. Ama inanamıyorum. Taehyung'a yakıştıramadığımdan değil, bunu neden yapmak istediğini anlayamadığımdan. Belkide kadın yalan söylüyor, emin olamıyorum. Bulmacayı çözemiyorum. Bilmecenin cevabını bulamıyorum.

Neden kendini bıçaklasın? Çektiği acıdan sonra ölmek istemiş olabilir. Belki de bunu ona biri zorladı. Bilinci yerinde değildi. Bilemiyorum. Her şey olabilir. Ama gerçek şu ki bunu bilmem herhangi bir şeyi değiştirmeyecek. Beni herhangi bir sonuca ulaştırmayacak. O yüzden öğrenmeme gerek yok. Öğrenmek istiyorsam sadece ona sorabilirim, değil mi?

THE SUFFERERWhere stories live. Discover now