♠︎ Pembe ve Avlanası

4K 341 354
                                    


Keyili okumalar. ♠︎

...

Onu görüyorum.

Yüzümde belli belirsiz bir sırıtışla, üniversite kampüsündeki yeni kurbanımı izliyorum. Onun sudan saf kahkahalarını dinliyorum. Bir kızı dizine oturtmuş saçlarını okşuyor ve ara sıra onunla gülüşüyor. Henüz benim olmasa da çok yakında benim olacak bu çocuğu şimdiden kıskanıyorum.

Kurbanımın yüzünde her zaman kendinden emin bir bakış var ve güzel gülüşü kulaklarımın pasını siliyor. Acı içinde çığlıklar atışının vereceği hazzı tahmin bile edemiyorum. Tanrım, sanırım kalbim hızlanıyor.

Bu kurbanımın kısa boyuyla uyumlu ama yapılı vücudu ile ters düşen boyalı pembe saçları var. Diğer kurbanımın aksine oldukça sosyal ve okuduğu üniversitede popüler gibi görünüyor.  Ayrıca kızlarla olan samimiyetini gözden kaçırmak mümkün değil. Onu bu hayattan koparmak için sabırsızlanıyorum. Birbirine zıt iki kişi, aralarında ise ikisine de zıt ben. Fikri bile heyecan verici.

Genç kız kucağından kalktığında kurbanıma doğru döndü ve birkaç cilveli harekette bulundu. Elini tutup oturduğu banktan kaldırmaya çalıştı. Kurban bir süre izledikten sonra yerinden kalktı ve kızın çekiştirdiği yöne ilerledi. Şimdi kızı da mı alsam diye düşünüyorum.

Cilveli kız yüzünden oturduğum yerden kalkıp ikiliyi takip etmek zorunda kaldım. Gözden kaçıramazdım. Üniversite binasının içine girdiler. Uzun koridorlarda bir süre ilerlediler. Gittikleri yer git gide tenhalaşıyordu ki bu saklanmamı zorlaştırıyordu. İkili, bodruma kadar indiklerinde sessiz olmaya özen göstererek onları takip ettim.

"Beni neden buraya getirdin güzelim?"

Yeni kurbanımın adı Park Jimin. Boş zamanlarında kampüste takılmayı seven, sosyal ilişkileri oldukça iyi, yakışıklı bir çocuk. Yirmili yaşlarının başında olduğunu tahmin ettiğim çocuğun dış görünüşü kadar davranışları da etkileyiciydi. İnanılmaz bir ikna kabiliyeti olduğunu gözlemlediğim Jimin, bu özelliğiyle beni bile korkutmayı başarıyordu. 

"Biraz yalnız kalalım değil mi?"

Anlaşılan kız ilişkilerini bir üst aşamaya taşımaya karar vermiş. Bunu yapmak için zaman kaybetmeyi de göze alamamış olacak ki üniversitenin tenha bir köşesinde çocuğu soymaya çalışıyor. 

Kız, biricik kurbanımın aniden tişörtünü çıkardığında bunun sandığımdan hızlı ilerleyeceğini anladım. O işimi zorlaştırdıkça hedefim sanki daha da değerli hale geliyordu. Kız ona yapıştıkça bir şeyler beni tetikliyordu. Jimin'i tutup evime sürüklemek istiyordum. Sanırım bu onun cazibesiydi. Neden insanlar tarafından ilgi gördüğünü anlamaya başlamıştım.  

İkili, işlerinde daha ileriye gitmeden müdahale etmeye karar verdim. Silahımdaki susturucuyu kontrol edip saklandığım yerden çıktım. Jimin başını bana çeviremeden kızın kafasını hedef alıp ateş ettim. 

"SİKTİR!"

Korkudan sırtını duvara yaslamış olan kurbanım nefes nefese kalmıştı. Elbette korkmuştu. Hem çıkan sesten ürkmüştü hem de gördüklerine inanamıyordu. Umarım kalp krizi geçirmez diye düşünürken yavaşça ilerledim. Elbette korkmuştu, bunu anlıyorum. Her gün gözünüzün önünde sevgiliniz ölmüyor. Anlamadığım şey ise yaklaştığımda fark ettiğim ufak sırıtışıydı. 

Ellerimi belime atıp karşımdaki pembe saçlıya baktım. "Merhaba bebeğim."

Her hareketimi nefes nefese takip ediyor ve cevap veremiyordu. Bir an şok etkisinde olduğu için olayları idrak edemediğini ve havalı girişimi kaçırdığını düşünüp sinirlendim. Ama bakışları her şeyi anlıyor gibiydi. "Merhaba Park Jimin."

THE SUFFERERWhere stories live. Discover now