♠︎ Çocuk Menüsü

2.7K 295 64
                                    

Keyifli okumalar.

"Tek artın mükemmel yüzün! Normal bir kurban ol ve boyun eğ!"

"Hayır! Bu adamın ne denli bir manyak olduğunu görmüyor musun? Kaçmalıyız! Bizi kurbanlık koyunlar gibi boyayarak işaretliyor. Aklını başına topla!"

"Buradan kaçış yok Taehyung. Olsa bile benim kaçmaya niyetim yok."

"Kolay olmayacak ama mutlaka bir yolunu bulacağım."

Açlık herkesi germişti. Henüz bodrum kata inmeden bile iki gündür yemek yememiş kurbanlarımın tartışmalarını duyabiliyordum. Bir süredir buraya gelmeyişim aç kalmalarına sebep olmuştu. Kafese tıktığım boşboğaz moruğun hali ise daha vahimdi. Bu depoya hapsedildiğinden beri bir şey yememişti.

Açlık en acı verici ölüm yöntemlerinden biridir. Onu, bir sinirle, açlıktan ölmeye terk etme kararı almıştım. Ancak sakinleşip sağlam kafayla düşündüğümde bunun eğlenceli olmadığına karar verdim.  İçeri girdiğimde yemek dolu çantayı bir kenara attım. Geldiğimi gören ikili tartışmalarına son verdi. Jimin elleri ve ayakları bağlı bir şekilde yerde oturuyordu. Dünkü arsız davranışları sonucu onu bağlamış ve depoyu terk etmiştim. Üzerinde hala ipekten kostümü vardı.

Doğrusu o gün onu pembe kıyafetler içerisinde gördüğümde çok etkilenmiştim. Cesaretinden, arsızlığından, utanmaz bakışlarından. Onun cüretkar hareketleri kalbimi deliye döndürüyordu. Jimin sanki bastırılmış dürtülerimin en sapkın hallerinden doğan bir bedendi. Resmen elle tutulur bir fetişti. Bir tanımdı. Onun düşünme şekli bile bir şekilde seksiydi. Ve o an gördüklerimle beni saniyeler içerisinde sertleştirmişti.

Ancak benimle nasıl oynayacağını bulmuş bu sinsi şeytana yüz veremezdim. Bu yüzden onu bağlayıp depodan kaçmıştım. Depoya uğramadığım bu iki gün boyunca onun elbise içerisindeki bedenini, ayarsız bakışlarını ve korkusuzca sorduğu soruları aklıma tekrar tekrar getirerek eğlenmiştim. Şimdi ise buradayım. Aç kalmış kurbanlarımı besleme zamanı.

"Jungkook!"

Elbisesinin içerisinde masum ve avlanası gözüktüğü yetmiyormuş gibi bir de adımı bağırıyordu. Onu sakat kolla terk etmiş, sözlerimle defalarca gururunu incitmiştim. Ancak adımı haykırış şekli sinirli değil, bir kedi gibi şirin, yalvarırcasına acizdi. İpek elbisenin açıkta bıraktığı teninden omzunu görebilmiştim. Kolu uzun zamandır yerine takılmamış olmasından dolayı mosmor kesilmişti. Eminim ona günlerce acı çektirmişti ama hala bakışları sıcak ve umut doluydu.

Ellerini ve ayaklarını çözdükten sonra omzunu sıkıca kavradım. Artık yerine takmam gerekiyordu. Takmak için baskı uyguladıkça bağırıyordu. Boğuk ancak acı dolu haykırışları kendini susturmak istercesine ağzının içine gizlenmişti. Dudaklarını ısırıyor ve sesini bastırmak için uğraşıyordu. Boğuk çığlıkları kulaklarımı doldururken yine aynı hisler kalbimde tekrarlardı. Onun acı çekerkenki inlemeleri sadece cinsel yollarla hoşuma gidiyordu. Bir gerçek vardı ki; Park Jimin'e acı çektirmekten zevk almıyordum.

Bir şeyler tersti. Kolu yerine takamıyordum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, ne kadar bastırırsam bastırayım aşina olduğum bu işi başaramıyordum. Her denememde canı yanıyor ve bağırıyordu. Onun narin bedeninin kollarım arasında sarsılmasından ne kadar rahatsızlık duysam da denemeye devam ettim.

Birkaç başarısız denemenin ardından beklenmedik bir ses geldi ve Jimin acıyla bağırdı. Susturamayacağı hatta susturmaya çalışamayacağı türden bir acı çığlığıydı. Sanırım daha da kötüleştirmiştim. Kolunu bırakıp yüzüne baktığımda şaşırdım. Gözleri kızarmış, yanakları göz yaşlarıyla ıslanmıştı.

THE SUFFERERWhere stories live. Discover now