28.Bölüm

25K 1.5K 48
                                    

1 ay sonra

Zaman geçmiş hayatlar değişmişti Ezo ve Demir birlikte gerçek bir evlilik yaşarken Narin her geçen gün evliliğinin asla gerçek bir evlilik olmayacağı gerçeğiyle karşılaşıyordu.
Ezo kocasının kollarında her şeye rağmen mutlulukla uyurken Narin her geçen gün  daha da yalnız hissediyordu .
İki kardeş için hayat bu aralar çok farklıydı.
Birisi en güzel zamanlarını yaşarken diğeri gerçeklerle yüzleşiyordu.
Hatice ise hastaneden sağlıkla çıkmıştı Ali yaptığını unutmasa da affetmişti eskisine göre daha iyi davranıyordu.
Narin bu sürede kocasından kaçmaya devam ediyor Ali de karısındaki değişikliğin farkındaydı ama sebebini Hatice'nin düşük tehlikesine bağlıyor o da kızın üzerine pek gitmiyordu.
Zaten yeteri kadar başında dert vardı aylar geçmesine rağmen dokunmadığı karısından çocuk bekleyen bir aşiret vardı mesela Hatice'nin karnında sağlıkla doğum yapsa bile ölme tehlikesi olan bir evladı vardı .
Narin'e desen ayrı bir çaresizlikti iki karısına da yardım edemiyordu küçük karısına  acıyarak  bakan küçümseyen gözlerin farkındaydı karım suçsuz ben ona dokunmadım diyemiyordu .
Narin ise günden güne konakta bir çiçek gibi solup gidiyordu kimse farkında değildi kızın çaresizliğinin herkes Hatice ve karnındaki bebeğin
sağlığıyla ilgileniyordu .
Narin bu duruma kızacak gönüllenecek biri değildi elbette onun asıl üzüldüğü kocasına sarılmak istiyordu sığınmak istiyordu kollarına ama yapamıyordu.
Korunma ihtiyacı vardı sanki her yanını soğuk kaplamıştı da Ali bir sarsa kolları ile geçecek buzlar eriyecek gibi hissediyordu.
"Narin iyi misin ?"
"Bu dalıp gitmelerin bu ara çok sıklaştı"
"İyiyim Aycan öyle düşünüyordum"
"Üzüldüğün çocuğunun olmamasıysa üzülme daha kaç ay oldu ki sizden bebek bekliyorlar anlamadım "
"Berfin hamileymiş tabi acelesi neyse hanımefendinin belki ondandır "
"Deme öyle onlar Ahmet abim ile çok hasretlik çektiler yuva kurmak en çok onların hakkı "
"Sen nasıl bir kızsın Narin onlar yüzünden kuma oldun "
"Eğer biraz cesur olup abimin karşısına çıksaydı Ahmet sen kendi yuvana sahip olabilirdin"
"Hatice yengem ve abimin yuvasından kalan ile avunmazdın"
"Deme öyle Aycan ben abime kızmam ben istedim "
"Aşkı sevdayı ben Ahmet abimden öğrendim biri için yanmayı da yaşamayı da abimin aşkından bildim "
"Bende isterdim elbet kocam eve gelince gözlerine özgürce bakıp karşılamayı benim buna  bile hakkım yok ama Ali'yi tanıdım elbet başka ailesi vardır benimde kabulümdür bana uzaktan bir kere baksın bir sarılsın yeter Aycan dahasında gözüm yok "
"Babamın evinde kalsaydım Ali'yi tanıyamazdım ki "deyip aşağıda kızı Elif'i okuldan getiren karısı ile konuşan adama şefkatle baktı.
O mutlu ailenin içinde yeri hiç bir zaman olmayacaktı bunu artık geçen günlerle daha iyi anlamıştı ama bakmak sevmek yasak değildi ki uzaktan bakarak gözleri ile severdi ne kadarı serbestse o kadarını yaşardı.
Zaten diri diri gömmüştü babası Narin'i en azından bu evde sevdiği bir adam vardı .
Ali küçük karısının bakışlarının da içindeki hüznünde farkındaydı kıyamıyordu onu böyle mahzun görmeye ama Hatice ilk karısı çocuklarının annesiydi onu bırakıp gidemezdi yok sayamazdı.
Başını eğip kızı Elif'in anlattıklarını dinlemeye Narin'in varlığını mahsunluğunu unutmaya çalıştı.
Ne zordu Ali için bir yanda yüreğinin sevdiği diğer yanında kaderinin sevdiği vardı .
Kaderi Hatice'yi seviyordu yolları hep ona çıkıyordu istese de gidemiyordu ama yüreğindeki sevda Narin diyordu dokunamasa da birlikte kendilerine ait bir yuva kuramasalarda kalbi hep ona ait olacaktı.
Hep onu sevecekti kavuşmaları yarım kalsa da aşkları  hep tam olacaktı.

Ezo gözlerini açmaya çalışıyor bir türlü açamıyordu eli ile yatakta kocasının olup olmadığını kontrol etti.
Deli kocası yine sabahın köründe o şirkete gitmişti .
Bir aydır adam orada çalışır daha kendini çamurdan kurtaramamışken paravan olarak kurulan şirketi kurtarmaya çalışıyordu.
Boşuna çalışıyorsun demek hevesini kırmak istemiyordu Demir şirketi kendi hayatı gibi görüyordu sanki o şirketi kurtarırsa kendide çamurdan çıkacak sevdiği ile bambaşka bir hayata başlayacaktı ama Demir'in çabası boşunaydı Ezo da Olcay da biliyordu o şirketin tüm geliri kaçakçılık uyuşturucudan geliyordu onları durdurmak iflas etmek demekti Demir inatla bunu kabul etmiyor gece gündüz çalışıp bir yol arıyordu.

Ezo yavaşça gözlerini açtı her şey güzeldi aslında kocası yanındaydı hayal ettiği evlilikten çok daha güzelini yaşıyordu seviyor en önemlisi sevgisinden artık emindi kocasının seviliyordu ama kocaman bir ama vardı .
İçini kemiren mutluluğuna gölge eden bir ama vardı .
Demir'i kaybetmekten onsuz kalmaktan ölesiye korkuyordu .
Başında bir de Begüm cadısı vardı kadının aramalarına katlanamıyordu çıkıp o benim kocam uzak dur da diyemiyordu.
Yatakta bir sağa bir sola dönerken kapısı birden açıldı.
"Gitmedin mi sen ?"
"Karım bugünlerde fazla huysuz boş vaktimi ona vereyim dedim "
"Üzgünüm huysuz karının gitmesi gereken bir okulu var "
Demir yanına uzanıp kızı kollarına çekti.
"Hala okula gitmek istiyor mu güzel karım"
"Evet dersim önemli" deyip adamın kollarına daha da sokuldu.
"Hafta sonu hiç çıkmam yataktan artık"
Adam  karısının sözü biter bitmez dudaklarına eğildi.
Ezo'nun da verdiği karşılıkla birbirlerinin nefesinden bir süre ayrılamadılar.

Demir kızın yüzünü elleri arasına alıp alnını alnına yasladı.
"Hala gitmek istiyor mu güzel ve huysuz karım okula  ?"
"Hı hı "deyince adam kızı altına alıp tekrar öpmeye başladı.
İkisi de kendinden geçmiş bir şekilde birbirine sokulurken Demir fısıltı ile konuştu.
"Eminim  artık gitmek istemiyordur huysuz karım "
Ezo hiç bir şey demeden kocasının boynunu öptü.

Dilan ise geldiği Mardin'de köşeye sıkışmış hissediyordu.
Babası ve abisinin nişanlanmasını istedikleri adam kaba saba çok sert  biriydi.
Dilan'ı küçümsüyor acımadan eleştiriyor en beteri ise gözü hep başka kızlardaydı.
Yine onunla buluşmak zorundaydı iki hafta sonra olacak düğün için eksikleri almaları gerekiyordu.
Hiç böyle hayal etmemişti hep sevdiği adam ile evleneceğini düşünürken karşısına Mirza gibi bir ayı çıkmıştı.
Telefonunun çalması ile çantasını eline aldı.
"Alo "
"Nerdesin iki dakikadır bekliyorum bir dakika daha gelmezsen giderim çarşıya yürüyerek gidersin baş belası şımarık"  
"Sana günaydın Mirza "deyip telefonu adamın yüzüne kapattı.

Aşağı inince babası ve abilerine baş selamı verip evden mutsuz bir şekilde çıktı .
Adam arabadan hırsla çıkıp kızın kolunu sıktı .
Dilan çektiği acıya gözünden akan yaşlara rağmen bakışlarını korkusuzca adama dikti.
"Bir daha yüzüme telefon kapatırsan "
"Ne olur döver misin yoksa öldürür müsün ?"
"Bilmek istemezsin doktor hanım hadi binde şu lanet işleri halledelim "

Dilan acıdan akan gözyaşlarını silip arabanın ön koltuğuna oturdu.Yanındaki öfkeli adama bakıp iç çekti hayatı bu adamla birlikte yok oluyordu sözde şımarık Dilan her istediği yapılan Dilandı oysa  hayatının en önemli kararıydı ve kimse sesini duymuyordu.
Bile bile Dilan'ı bu adama kurban ediyorlardı.
Demir yaşadıklarına rağmen iyi bir adamdı Ali desen babasına rağmen merhametli bir adamdı bana düşense bu ayı diye bir kez daha adamın yüzüne baktı.
Aslında yakışıklı bir adamdı Mirza herkes tarafından sayılan hatta sevilen bir adamdı.
Karısı kanserden ölünce evlenmeyi bir daha hiç düşünmedi şimdide istemiyordu ama kan davası denen meredin bitmesi daha fazla kan dökülmemesi için çaresiz kabul ediyordu yanında oturan şımarık kıza önce hayatı öğretecekti dünyanın onun etrafında dönmediğini bilecekti .
Şımarık büyüyen başına buyruk olan kızı adam edecekti.
Dilan ilk kez sert bir kayaya çarpmıştı hem acılı hemde öfkesi Mardin'i yıkmaya yetecek bir adam Mirza ağa ile evlenecekti.

Yolum Sana Düştü ♠️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin