Ö.L.11

106K 5K 1.1K
                                    

Kaç saattir bölümü yazmaya çalıştığımı bilmiyorum ama tüm günümü harcadım. Bilgisayar başında her yerim uyuştu desem yeridir. Sizden bir ricam olacak ben yeni bölüm için çok uğraşırken sizde vote verseniz çok iyi olur :D emeğe saygı arkadaşlar lütfen :))

Sizce kitap nasıl gidiyor sıkıcı mı yada silmeli miyim? yanlış anlaşılmasın ilgi çekmek için söylemiyorum ama yorumlar az bu da beni oldukça üzüyor. Neyse çok konuştum. İthaf isteyenler mesaj atabilirler.

Multimedia: Alin ve Karan

İyi okumalar.

Evet gelmişti, burada da bulmuştu beni. Okulun dışına çıkabildiğine şaşırmıştım doğrusu. Endişelenmiyor değildim aslında. Buraya kadar geldiyse başka birine söylememesi imkansızdı. Ve kesinlikle Umut bu fırsatı kaçırmazdı.

"Gelebilir" dedim gözlerimi devirerek. Çağkan, Alin ve Özge üçlüsü şaşırmış şekilde bana bakıyorlardı. Haberin etkisinden çıkamadıkları belli oluyordu.

"Ne için geldi bu?" fısıldar gibi konuşan Alin'di.

Umut ise çoktan içeri girmiş ardından odanın kapısını kapatıyordu. Dar kotunun üzerine asker yeşili ince t-shirt giyinmişti. Her zamanki gibi siyah deri ceketini de üzerine geçirmişti. Eğer bizimle uğraşmasaydı ya da polis olmasaydı mankenlere taş çıkartacağına emindim. İçeri girer girmez iğneleyici konuşmalarına başlamıştı bile.

"Sanırım aranan kaçaklar bulundu. Bilin bakalım nerede? Şüpheliyken gidilebilecek olan en son yer.." durdu ve ekledi. Özellikle vurgu yapmak istiyordu anlaşılan.

"Barda." başarmıştı. İçimden bir ses gece boyunca bizi izlediğini söylüyordu. En başından daha okuldayken beri karanlıkta saklanıyor olabilirdi.

"Şüpheli derken" dedim kaşlarımı kaldırarak. Meydan okunur gibi gözükmek istiyordum. Hasta yatağımda yatsam bile iyi ve savaşabilir durumda olduğumu göstermek istiyordum.

"Beni sakın oyun arkadaşlarınla karıştırma. Benim kadar sende biliyorsun neden şüpheli olduğunu." tamda Umut'tan beklenen cevap. Sinirli olması gereken birileri varsa açık ara biz olurduk. Nasıl yaşadığımız belli değildi.

"Bir kere oyun oynayacak yaşı çoktan aştım. İkincisi ise emin ol senin yerine oyuncak bebeklerle oynamayı tercih ederim." söylediklerim için sonradan pişman olsam da ağzımdan bir seferde çıkıvermişti. Umut'un gözünde ağırlaşmış bir ergenden farksız değildim. Bir dakika ben Umut'u etkilemeye mi çalışıyorum? Ergen olsam ne fark ederdi ki.

"Hastaneden çıktıktan sonra karakola gideceğiz." Sözlerime karşılık vermemesi iyiydi, daha ağır laf sokma yarışına giremeyecek kadar yorgundum. 

Karakola gideceğiz kelimeleri beynimde yankılanırken durumun ciddi olduğunu kavrayıvermiştim. Gece gece başımıza iş açtığıma inanamıyordum. Arkadaşlarımın gözünde ayak bağı olduğumu biliyordum. Artık yeminliydim sigara yada alkolü ağzıma almayacaktım. Aynı masada olsak bile kalkıp başka yere geçecektim.

"Neden bizi içeri atmaya çalışıyorsunuz?" diye sordum gözlerimi onunkilerden ayırmadan.

"Ben sadece işimi yapıyorum ve sizlerde suçlusunuz. Ne düşünüyordunuz ki. Reşit bile değilsiniz." On sekiz yaşına girmemize az bir zaman kala söylenecek söz müydü bu şimdi. Hepsi bahaneydi aslında, asıl amacı tahmin ettiğim gibi bizi içeri atmaktı. Her girdiğim iddiayı kaybetsem de bunun üzerine ne pahasına olursa olsun girerdim.

"Bence asıl sebebiniz bu değil."

"Sence." dedi Umut. Kesin ve sert bir şekilde.

Hastane işi hiçte iyi olmamıştı. O lanetli yerden, okuldan hiç çıkmamalıydık. En büyük sorunu unutmuştuk. Umut'u. Bela peşimizi peşimizi bırakmıyordu yada biz belaya gidiyorduk. Tam bir cevabımız yoktu ne yazık ki.

ÖLÜM LİSESİ(BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin