05/hayal gücü

3.9K 253 42
                                    

"Baram?" seslenmesiyle kendime gelip cevap verdim.

"Hmm"

"Ne düşünüyorsun?"

"Anlamadım?"

"Icadım hakkında ne düşünüyorsun?"

"Hayal gücün bir harika"

"Bu bir hayal değil. Bu bir bilim" dedi kırgınlık içerisinde. Oysa beni yanlış anlamıştı. Hayal etmeden bunu yapamazdı.

"Hayal gücü olmadan bilim olmaz bence. İlk önce hayal edersin. Sonra olacağına inanırsın ve bunun için çabalarsın. Seni tebrik ederim. Gerçekten güzel bir şey ortaya çıkarmışsın" minik bir gülümsemeyle başını eğdi. Eli saçlarındaydı. Diğer eli ise sıkıca kavramıştı defterini.

"Öyle mi dersin?"

"Tabikide öyle derim. Hem çok mutluyum biliyor musun?"

"Neden?" diyerek gözlerini bana çevirdi. Bir kaç kelimenin insanın hayatını değiştirdiğini görmüştüm bir kaçkez.. Bu sefer ben birine yardım etmek istiyordum. Gücümle değil. Kelimelerimle.

"İlk kez bilim insanı olan bir arkadaşım var. Bununla herkese hava atacağım" diyerek güldüm. Yine iyilik tarafım tutmuştu işte..

"Bilim adamı adayı bile değilim ama" dedi utangaç bir şekilde. Mutlu olduğunu yüzünden bile okuyabiliyordum.

"Hayal etmekle başlamış, icat etmeklede yolu yarılamış oldun.." dedikten sonra ayaklandım. Bana yaptığı kutuyuda elime aldım. Beni izliyordu.

"Gidiyor musun?"

"Evet. Hemde kutumuda alarak" dudaklarını birbirine bastırarak gülmemeye çalıştı. Ama dudak kenarları çoktan kulaklarına doğru firar etmişti bile.

"Yani şimdi arkadaşız?" merakla soruyordu. Sanırım söylediğimde ciddi olup olmadığımı kontrol etmek istemişti.

"Tabikide. Senin sayende havalı bir şekilde dolanacağım etrafta"

"Teşekkür ederim. Zırvalıklarıma inandığın için" demekki biliyordu. O kişiyi kovduğumu görmüş olmalıydı. Ona gülümsedikten sonra utanmış bir şekilde oradan ayrıldım.

Ne için gelmiştim.. Nasıl gidiyorum?

Çabucak biriyle kaynaşan ve o kişiyi benimseyen bir tipim. Ve oldukça çabuk sinirlenen bir yapıyada sahibim. Bu huylarımı seviyor değilim. Hatta hiç memnun değilim ama değiştiremiyorum. Ne yaptıysam bu huylardan vazgeçemedim. Bende akışına bırakmıştım artık. Yaşayarak öğreniyor insanlar sonuçta birşeyleri. Belki bende bu yönlerimden yaşayarak vazgeçebilirdim.

Saate baktıktan sonra kendimi yakınlardaki bir parka oturmak için yönlendirdim. Sözde yürüyüşe çıkacaktım ama olmadı.. Hiç yoktan biraz temiz hava alıp sonrada okuluma giderdim.

Çok geçmeden parka gelmiş ve kendimi ilk bulduğum ağacın altına atmıştım. Biraz çimenlerle takılmak istemiştim.

Telefonumun titremesiyle cebimden çıkarıp baktım.
"Tilki" yazan mesaj kutucuğuyla gülümsedim.

Hyemi namı diğer tilki. Tilki kadar güzel ve kurnaz olduğu için ona böyle bir isim takmıştım. Oda çokta şikayetçi değildi. Hyemi ile lise son sınıfta böyle yakın bir arkadaş olmuştuk. Ondan önce birbirimizi sadece sınıf içerisinde birkaç kez görmüştük okadar. Son sene nasıl oldu bilemiyorum ama onunla fazlaca yakın olmuş hatta aynı bölüm ve üniversiteyi tercih etmiştik.

Mesajı okumamla gülümsemem bir oldu.

"Nerdesin sen! Fosilin dersi sensiz geçmiyorrrr" yazıyordu.

"Üzgünüm işim çıktı" yazıp yollamıştım. Karşıdan hızlıca bir cevap gelmişti. Şaşkınlıkla mesajı okudum.

"Nasıl bir iş bu benden daha önemli!"

"Tabikide senden daha önemli iş olmaz biliyor sun?"

"O zaman hemen yanıma geliyorsun. Diğer derste görüşmek üzere." bu kızdan korkulur. Resmen tehtid cümlesi kurmuştu. Telefonumu cebime koyup defterimi çıkardım.

"Benim gibi insanların da olduğunu asla düşünmemiştim. Hatta benim kadar şanslı olmayan insanların varlığından bile haberim yoktu. Anladım ki onların tek amacı hayalleri benim hayalim ise sadece bir amaç. Aradaki fark dünya ve ay kadar. Ve ben ilk defa hayalleri olan birini kıskandım. Oysa herşeye sahiptim"

Herşeye sahip bir insandım. Ailem vardı. Ve güzel birde okula gidiyordum. Derslerimde oldukça iyidi hernekadar gıcık öğretmenlere sahip olsamda.. Ve mutlaka mezun olunca bir iş bulurdum. Ama her zaman hayattan bıkmış veya yorulmuş hissediyordum. Zorluklar varmışta aşamıyor gibiydim. Taki onun umut dolu gözlerle bana hayalini anlattıktan sonra ben anlayana kadar. Bende olanlar onda yoktu ama hala umut doluydu. Yorulmamış veya bıkmamıştı. Ben kendi kendime uydurduğum sıkıntılardan kurtulmak için bir deftere sığınırken o yaptığı işleri kanıtlarıyla diğer düşüncesizlere cevap olarak sunuyordu.

Ve ben gerçekten ona imrenen gözlerle bakmıştım.

Defterimi kapatıp çantama koyduktan sonra kutumuda zorla çantama tıkıştırdım. Ve ayağa kalkıp üzerimi silkeledim, anlaşılan bugün bana okuldan başka yol gözükmüyordu. Yoksa yine kendimi yiyip biterecekmiş gibi hissediyordum. Hatta rotası olmayan bir geminin çaresizliği omuzlarıma binmeye başlamıştı.

Acilen sıkıcı derslere girip saçma seylerle kendimi meşgul etmeli ve bunları düşünmemeliydim. Biliyorum yine kaçıyordum ama bu sefer daha iyi bir silah bulup kendimi yenecektim.

Çünkü anladım ki kendimin düşmanı ancak bendim.




Biliyorum uzun süredir bölüm atmıyorum. Suçluyum.
Bir nedenim veya sebebim yoktu. Sadece yazmıyorum. Olmuyor. Sanki ilk zamanlarda yazdığım hikayeler gibi gelmeye başladı bu hikaye. Ve ilerletemedim. Bugün verdiğim bir kararla bölümleri yeniden düzenledim.. Belki ilerde tekrar düzenlerim ama şimdilik böyle olacak bölümler. Herneyse umarım daha güzel hikayelerle döneceğim.
Size iyi okumalarrr..
💚💚😎

Farklı Hayatlar/ Jeon Jungkook✔Onde histórias criam vida. Descubra agora