19/jk(hediye)

2.6K 213 86
                                    

Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. Çok geçmeden içeriden ses gelmişti.

"Uyuyacağım anne" tekrardan tıklattım. İçeri gir demeden girmeye niyetim yoktu. Sonuçta o genç bir bayandı bende genç bir erkek....

"Uyuyacağım dedim ya" pes etmeye niyetim yoktu. Onunla aramı mutlaka düzeltecektim. Tekrar vurarak beklemeye başladım.

"Gel anne gel! Yani hayır ne bu ısrar anlamıyorum." yavaşça kapıyı açıp içeri kafamı uzattım. Her yer heryerde tabiri resmen bu oda için olmalıydı. Sanırım geldiğinde tüm sinirini odadan çıkarmıştı. Bazı eşyalar kırılmıştı hatta. Ben gerçekten aptal olmalıydım. Onu çok üzmüştüm.

Sonra kendimde girerek masanın oradaki sandalyeyi çekip arkası bana dönük olarak yatan baramın yanına oturdum. Uzun saçları yastığa dağılmıştı. Elimi uzatıp saçlarını okşadım.

"Sen annem değilsin" dedikten sonra hızla bana döndü. Beni görmesiyle gözleri kocaman açıldı. Beni kesinlikle beklemiyordu. Muhtemelen Taehyung sanmıştı beni saçlarını okşayınca. Yani ben öyle düşünüyordum.

Şaşkın gözleri gidip yerine kızgın ve kırgın gözleri gelmişti.

"Neden buradasın?" buz gibi çıkmıştı sesi. Sanki en sevmediği insanla konuşuyor gibiydi. Bu kadar mı nefret ettirmiştim kendimden.

O bana gelmişti. Buna rağmen sözlerimle kırmış ve yaralamıştım. Beni affetmese onu anlayacaktım. Ama bir yandanda pes etmeye hiç niyetim yoktu.

"Özür dilerim" ağzımdan ilk çıkan kelime bu olmuştu. Ne yapacağımı bilmeden geldiğim bu yere şuan üzüntüden defalarca af dilecektim. Evet kesinlikle ben büyük bir cezayı hak ediyordum.

"Özür mü? Ne için? Beni bir daha istemediğini söyledin. Ve şimdi gelmiş özür mü diliyorsun?" yapabilecek başka birşeyim yoktu.

"Evet. Aptalım geri zekalının tekiyim. Biliyorum yaptığım yüzsüzlük ama lütfen affet beni" tiksinircesine güldü bana.

"Önce kırıp sonra özür dilemek. Sanmıyorum" hiç kolay olmayacaktı. Baram tanıdığım kadarıyla duygusal ve oldukçada inatçı biriydi.

"Ne söylesen haklısın. Kötü insanlara bile söylenmeyecek sözler söyledim sana ve şimdide gelmiş beni affet diyorum. Beni affetmemekte haklısın. Sadece kendimi kaybetmiştim. Gerçekten pişmanım"

"Malesef söylenen sözler geri alınamıyor kook"

"Ne yapmalıyım? Hiç mi yolu yok?"

Yavaşça yorganı çekip yerinden kalktı. Normalde olsa tavşanlı pijamasıyla dalga geçerdim ama şimdi bunu bile yapmaya hakkım yoktu.

Bana bakmadan odanın köşesindeki paketi alıp bana uzattı. Bu paketi hatırlıyorum. Ona gitmesini söylediğimde elindeydi. Korkarak tuttum. İçinde ki her neyse umarım veda hediyedi değildir.

"Bu nedir?" sesim oldukça kısık çıkmıştı.

"Eğer bugün beni kovmasaydın sana bunu hediye edecektim. Şimdi bu isteğim yerine geldiğine göre gidebilirsin jungkook. Ait olduğun ve benim olmadığım yere" benim yaptığımı oda yapmıştı. Şimdilik gitmem gerekiyordu. Böyle hissediyordum. Yerimden ağır adımlarla kalktım ve yavaşça kapıyı açtım. Gitmek istemiyordum. Vücudum adeta bana burada kalmam için yalvarıyordu. Ayaklarım güçsüzdü. Garip bir haldeydim.

O ise yine yatağa yatıp yorganı kafasında kadar çekti. Kapıyı kapattım ve geldiğim yeri geri adımladım. Yapacak birşey yoktu. Belki bu günlük onu bırakırsam yarına siniri geçer ve benimle yine eskisi gibi olurdu.

Farklı Hayatlar/ Jeon Jungkook✔Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang