10.Bölüm: Söz

22.4K 1.1K 34
                                    

Gökyüzüne bakıyordu genç adam. Öylesine dalgındı ki avuçlarında buharı yükselen çayı bile hissetmiyordu. Yanında genç kızın varlığını hissediyor, geçen yıl bu vakitleri düşünüyordu.

Babasının serada son nefesini verdiği an zihninde yer alıyor, gözlerinin dolduğunu fark ediyordu. Günlerce seraya girememiş, kapısını bile açmamıştı. Babasının son dileğiyle hayata yeniden tutunmaya çalışırken, işlerinden hiç anlamadığı seraya ve ailesine adamıştı kendini. Annesi ile kardeşinin yanında güçlü olmak ve metanetini korumak zorundaydı.

Günler sonra yeniden seraya giriş yaptığında, babasının son nefesini verdiği yere çökmüştü. Seranın orta yeri, kulübenin tam karşısıydı. Saatlerce kıpırdamadan bekledikten sonra kendine bir söz vermişti. Kardeşine ve annesine babalarının yokluğunu hissettirmemek için elinden geleni yapacaktı.

Geçen bu zamanda dediğini yapmıştı, yapıyordu da. Onlara bir oğul, bir ağabey, bir arkadaş, bir dost ve en önemlisi bir baba olmuştu.

Gözlerini yavaşça kapattı, yanında hissettiği nefesin çok yakınlaştığını fark etti. Omzunda hissettiği bir ağırlıkla, hiç bilmediği ve duymadığı bir koku sindi burnuna.

Genç kızın saçlarından ulaşan bu koku yeniden gerçek dünyaya dönüş yapmasına neden oldu. Tepkisiz durmuştu, bakışını yavaşça çevirdiğinde kapalı gözlerini fark etti.

Ayazın altında kızaran beyaz tenine baktığı kızın eline çevirdi bakışını. Bardağı tutmuştu ve düşmek üzereydi. Hızla tek hamlede bardağı tuttuğunda, elinin buz olan ellerine temas etmesine engel olamadı.

Bardağı yavaşça köşeye bıraktı. Oldukça ağır hareket ediyordu. Bakışını yeniden gözlerine çevirdi, kendinden geçmiş şekilde uyuyordu. Hava böylesine buzken nasıl uyuyabilirdi? Elini yavaşça kaldırıp omzuna yaklaştırdı. Amacı, korkutmadan uyandırmaktı.

"Uyan"

Fısıldayışına rağmen, genç kız da tepki yoktu. Hiç bilmediği bir dünyada, çok başka yerdeydi. Gülüyor, koşturuyordu. Onu bambaşka diyara götürenin bir omuz olduğunun farkında bile değildi.

Yüzünde istemsiz bir tebessüm oluştu, genç adam sessizce izliyor, anlam vermeye çalışıyordu.

"Misafir"

Oldukça yavaş ve sadece parmak ucuyla omzuna yeniden dokunduğunda, Nehir hissetmeden rüyada geziniyor, çiçeklerle dolu olan bahçede iki yana koşturuyordu.

Şaşırdı genç adam, bir insan rüyasında neden böylesine gülümseyebilirdi?

Bir rüya nasıl böylesine mutlu edebilirdi?

Yüzüne baktı, burnu ve yanakları al al olmuşken, dudakları bembeyazdı. Bakışını göğe çevirdi, gün aydınlanmak üzereydi ve geçen her dakika hava daha çok soğuyordu. Bir şekilde içeri almazsa kötü hastalanabilirdi, emindi.

Derin bir nefes verip elini kaldırdı. Yavaşça başını omzundan ayırıp elinin üzerine koydu. Hızla kalkıp, kolunun tekini dizlerinin, diğerini de sırtının altına bırakıp kaldırdı.

Ayağıyla kapıyı açıp içeri girdi. Kardeşinin, odanın kapısını aralık bırakmış olmasına şükür ederek yatağa yaklaştırdı. Yavaşça yatırdı, köşede duran battaniyeye eğildi.

İki kızın üstünü örttü, bakışları pozisyon değiştirip yan dönen kıza kaydı. Saçları yüzüne dökülmüş, ellerini de yanağının altına bırakmıştı. Tıpkı masum küçük bir çocuk gibi, uyuyordu. Yeniden hareket ettiğini fark edip hızla odadan çıktı.

Bir Davetsiz Misafir - (Bitti) Where stories live. Discover now