17.Bölüm: "Mahallenin Çiçeği"

18.3K 1K 93
                                    

Bir kolunda çantası bir kolunda da kitapları vardı Rüya'nın. Okul çok uzak değildi, vakit olduğu zamanlarda yolu yürüyerek geçiyordu. Yine o anlardan biriydi, dersine daha vardı.

Caddede durdurdu adımını, dikkatle karşıya geçip bir sokağa girdi. Dar ve bilekten bir kot ve yeşil bir bluz çekmişti üstüne. Krem renklerde dizine yetişen bir trençkot giymiş, saçlarını da omuzlarına sarkacak şekilde açmıştı.

Bulunduğu sokağı, gördüğü küçük çocukların saçlarını okşayarak, bazen de onlara gülümseyerek geçiyordu. Önüne yeniden bir cadde çıktı, sabahın erken saati olmasının da etkisiyle oldukça sakindi. Işıklara baktı, geçme sırası değildi ama beklemesi için hiç araç da yoktu.

Beklememeyi uygun görüp adım attığı sırada, ani bir fren sesiyle yere düştü. Düşme nedeni sadece korkmasıydı. Elleri yere sürtünüp, kitapları ve çantası düşmüştü.

Yavaşça almak için doğrulduğunda bakışı önündeki arabaya kaydı. Durmuştu, son model ve siyahtı. Suçu olmadığını bilip eline kitaplarını aldığı sırada, önünde bir çift ayak gördü.

Parlak, deri ve siyah bir erkek kundurasıydı. Kafasını yavaşça kaldırdı, siyah takım elbisesinin altında, kravatsız siyah gömleği ve esmer teni içerisinde aynı renk bir çift göz gördü. Kafasını eğmiş tepksiz şekilde yerdeki kıza bakıyordu. Boynunda ve çenesinde kirli sakalları vardı.

Önce, yere temas eden avuç içlerinden geri geri gitti. Yavaşça ayağa kalktığında adamın koyu siyahlarına bakmamaya çalışıyordu.

"İyi misiniz?"

Adamın kalın sesiyle, kafasını eğdi. İyiydi sadece avuç içlerindeki küçük çiziklerde sızı hissediyordu.

"İyiyim"

Kafasını bir anlık kaldırıp gözlerine baktığı gibi hızla eğdi. Boyu adamın omzuna yetişiyordu sadece. Şaşırdı genç adam, bu ela gözlerdeki bakışlar ona çok yabancıydı. İlk defa bir kızın gözlerinde böylesine ürkek bakışlar seziyordu.

Tek adım atıp yanına yaklaşınca, Rüya burnuna bir kokunun ulaştığını fark etti. Bir parfümdü, ne olduğunu bilmiyordu ama ağabeyinin kulladığından çok farklı olduğunu ayırt edebiliyordu.

Aradaki mesafenin çok az olduğunu fark edip hızla geri adım attı. Bir an önce bu garip durumdan kurtulmak isterken, Mert'in bakışları kızın ellerine kaydı. Beyaz teninin ve küçük ellerinin içerisinde ince, narin ve uzun parmakları vardı. Avuç içlerinde küçük çizikler oluşmuştu.

Yakından bakmak adına elini eline yaklaştırdığında, Rüya temasına izin vermeden hızla geriye çekti. Ellerini, şimdiye değin hiçbir erkeğe tutturmamıştı ve bunu yabancı bir adamın ne amaçla da olsa yapmasına izin veremezdi.

"Gitmeliyim"

Hızla arkasını döndüğünde, Mert durmuştu. Tepksiz bekliyor, kızın kaçar gibi gidişini izliyordu. Elini saçından geçirip arkasını döndü. Arabaya yaklaşıp şoför koltuğunda yerini alıp hızla çalıştırdığında, kızın önünden geçti.

Bakışları ona yeniden kaydı, önünden geçtiğini umursamadan kitaplarını sıkıca tutmuş ilerliyordu. Şaşırdı, ne tür bir kızdı bu? İlk defa böylesini görüyordu. Ne arkasında duran son model araba ne de zenginliği oldukça belirgin olan adam ilgisini çekmemişti.

Tanıdığı bildiği kızlar böyle değildi, yanında kalmak için konuşmaya çalışıp arabaya binmek için can atmalıydı.

....

Çayı demlemişti genç kız, sürekli yaptığı bu işte artık uzmanlaştığını biliyordu. Yaparken özellikle koyu olmasına dikkat ediyordu, genç adam çayı böyle seviyordu. Üst çaydanlığın kapağını açtı, demlenmişti.

Bir Davetsiz Misafir - (Bitti) Where stories live. Discover now