40.Bölüm: 'Hala Özlüyorum'

12.7K 1K 430
                                    

Ayağa kalkmak istedi genç kız, doğruldu. Önce duş almalı sonra da şirkete ve görevine gitmeliydi artık.

Elleri, ayakları uyuşmaya başlamış, bir anda yorgunluk sarmıştı tüm bedenini. Şaşırsa da yavaşça sırtını yeniden yatağın başlığına dayadı.

Bakış tavana kaydı. Bedeni yavaşça yatakla, kafası da yastıkla buluştu. Tüm benliği kendinden geçiyordu.

Hissediyordu, kendinde gariplikler vardı ve bunlar bir anda olmuştu. Kolları iki yana düştü. Kırpırdatmaya bile takati kalmamıştı.

Gözleri yavaşça kapanmaya başladı, direnmeye çalıştı fakat içtiği suyun içerisindeki ilaca karşı gelemedi.

....

Odasındaydı Mert, yatağına sırtüstü pozisyonda yatmıştı. Kolunun birini kafasının altına bırakmış, tavanı izliyordu. Zihninde sadece kız kardeşi vardı.

Ona bir ilaç vermiş, kendinden geçişine şahit olmuştu. Gözlerini kapadı, hızla doğruldu. Bakışı komodinin üzerindeki çerçeveye kaydı, derin bir nefesle ayağa kalktı.

Odadan çıktı, babasının odasının önünde durdu. Kapıyı sessizce araladı, gözleri yatağa döndü.

Kız kardeşi sırtüstü ve iki kolu iki yanda olacak şekildeydi. Gözleri kapalıydı.

Yanına yaklaştı, sessizce eğildi. Elini ceplerine yavaşça bıraktı, bir telefon gördü. Şaşırdı, siyah tuşlu ve küçüktü. Hemen kapatma tuşuna basıp kapattı, komodinin üzerine bıraktı.

Diğer ceplerine bakındı, başka telefon var mıydı, kontrol etti. Yoktu. Gözleri bir an kız kardeşinin parmağına kaydı, bir yüzük vardı.

Anlam vermeye çalıştı, nişanlanmış mıydı? Kimle? Kemal olmalıydı. Üstünde durmadı, geriye çekildi.

....

Derin bir nefes verdi küçük çocuk, seranın kapısındaydı, içeri bakıyordu. Zihninde saatlerdir tek bir şey vardı, yapma isteği derslere yoğunlaşmasına izin vermemişti.

Okuldan çıkmış, eve gitmiş, sokakta da oynamıştı ama zihninden çıkmamıştı.

Sabahı unutamıyordu, küçük yüreği kız için üzülüyordu. Onu okula arabasıyla bırakmış, yol boyunca hiç gülümsememiş, ağzından sadece birkaç kelime çıkmıştı.

Onun tanıdığı kız bu değildi, hep güler, onunla konuşurdu. Yumruklarını sıktı, tek sorumlusu Ali Demir'di.

Tüm cesaretini toplayıp, ona tepki göstermek için buraya gelmişti. Derin bir nefes alıp bahçeye adım attı.

Gözleri adama yoğunlaştı, sağ köşede bulunan çiçeklerin arasındaydı. Eline bir saksı aldı, arkasını döndü, bakışları çocukla buluştu.

"Barış"

Küçük çocuk kafasını eğdi, cesaret topladı. İçten içe bu adamdan korkuyordu.

Adımlarını hızlandırdı, tam önünde durdu. Ali Demir saksıyı yerine bırakıp çocuğa yaklaştı. Şimdi iki erkek karşılıklı ve çok yakın durmuşlardı. Çocuğun kafası kalkık, adamın ise eğikti, göz göze bakıyorlardı.

"Neden buradasın?"
"Nehir kötü biri değil"

Adam şaşırdı, önüne eğildi.

"Ne?"
"O çok üzgün, hep ağlıyor"

Sustu genç adam, kafasını eğdi. Derin bir nefes verdi.

Bir Davetsiz Misafir - (Bitti) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin