27.BÖLÜM

29.1K 2.2K 250
                                    

TIMUR AĞA

Güzel bir gündü...

Kahverengi toprakların üstü yavaş yavaş yeşile boyanırken,soğuklar usul usul geri çekilmeye başlamış ve yerini ılık bir havaya bırakmıştı.Gölgede durduğun zaman üşüten,güneşe geçtiğin zaman seni sıcak tutan bu havayı gerçekten seviyordum.Kış ne kadar acımasızsa bahar da bir o kadar insanı yaşama bağlıyor,her şeyin değişebileceğini tüm dünyaya haykırıyordu.

Gülümsedim...

Nedensiz bir şekilde sabah uyurken bir türlü izlemeye doyamadığım karımı gelmişti aklıma.Öyle güzel,öyle naif,öyle iyi yürekliydi ki her seferinde kendimle gurur duyuyordum bu kalp sadece ona ait olduğu için.Sadece onu gördüğünde deli gibi attığı için.Şükürler olsun bugünüme,şükürler olsun Rabbime ,şükürler olsun semaya açtığım ellerimi boş çevirmediği için.Ve bir kez daha şükürler olsun ki onu benim karşıma çıkardığı için.

''Oğlum tutsana şu demirin ucundan''

Babamın gür sesi ile düşüncelerimden çıkıp karşımda duran adama baktım.Tıpkı babama benziyordum.Gözlerim,dudaklarım,boyum hatta saç rengim bile...

Gülümsedim...

Ben gerçekten babamın oğluydum.Tıpkı onun küçük bir çocukken kucağına alıp sen benim küçülmüş halimsin evlat dediği gibi.

''Bağırmayaydın iyiydi baba''dedim ellerimle yerde duran demir yığınını sıkı sıkı kavrarken.

''Sende bağırtma o vakit.Bak onca çalışan seni bekliyor.Diğer çalışanlar da çokta işlerini bitirmek üzere''

Babamın sözleri ile geniş arazinin ortasında çalışan insanlara baktım.Tarlanın belirli bir kısmı her zaman olduğu gibi çevre illerden çalışmak için gelen aileler için ayrılmıştı.Ve şimdi en az elli kişiden oluşan çalışanlarımızla onlara rahat edebilecekleri küçük küçük evler yapıyorduk.En azından bu evler onları bir nebzede olsa rahat ettirirdi.Her yıl bu evlerden yapar,gelenlere teslim ederdik.Çocukların güvenliği için etrafı tel örgülerle çevirir,börtü böcek için en az haftada bir kez ilaçlama yapardık.Paralarını iş çıkışı hemen teslim eder,ayda bir doktor getirir muayene ettirir,acil bir hastalıkla karşı karşıya kaldığımızda hemen çavuş ilgilenir gerektiği zaman bizlere haber verilirdi.Bu yıllardır Çelebi'lerin değişmeyen alışkanlıklarından bir tanesiydi.

Sen çalışanına bakmazsan,çalışanın da sana bakmaz...

Bu neredeyse bebekliğimden beri Babam'dan duyduğum bir sözdü ve benim için anlamı çok ama çok büyüktü.Bir iş yaparken önce Allah'dan korkmamız gerektiğini beynimize çivi çakar gibi çakmıştı yıllarca.Ve şimdi onun sözleriyle,onun emanetlerine sahip çıkmak için elimden geleni yapıyordum.

''Ne yapayım Baba sevdiceğim geldi aklıma''dedim omuzlarımı bir çocuk edası ile silkerken.

''Tövbe estağfurullah.Başlatma lan sevdiceğinden.Gören duyanda aylardır bir birinize hasretsiniz sanacak.''

FERİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin