BÖLÜM-2

138 10 0
                                    

Günün erken saatlerinde yürümeyi hep severim, yağmurlu günleri daha çok. Hava durumu bu gün yağışlı geçecek diyor, umarım yağarsın. Su şişemi ve sırt çantamı alıp evden çıktım. Yolun sonunda kahvelerine bayıldığım bir minik büfe var, ve ben o mükemmel kahveyi bir an önce içmek için hızlı hızlı yürümeye başladım. Büfenin girişine geldiğimde içeride onu gördüm, oturuyordu. Kahve siparişi verip beni fark etmesi için yan masasına oturdum. Göz göze gelmeyi umuyordum, onda bir şey vardı ve beni çekiyordu. Çekiliyordum. Başını saatinden kaldırmıyordu, biraz ses yaparsam dikkat çekeceğini düşündüm. Sandalyemi bir ileri bir geri çekiştirip durdum, olmuyordu. Kahvem neredeyse buz gibi olmuştu ve ben adını bile bilmediğim adamın siyahına karışmıştım. Elini masadan çekti ve aniden yerinden kalktı, irkilmiştim. Yeni bir kahve alıp yürüyüşüme devam etmek istiyordum.
"Bir tane daha latte alabilir miyim?"
"Hesabı benden ustam, hanımefendi etrafa bakmaktan içemedi."
Gözlerimin bebeği sinirden ve utançtan adeta büyümüştü arkamı dönüp bu hadsize birkaç cümle kurabilirdim fakat arkamı döndüğüm anda sadece yutkundum. Oydu. Kahvemi hızlıca alıp kaçmak istiyordum. Kahveyi avucumun içerisine aldığım an teşekkür edip kaçarcasına çıktım büfeden. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki yürümek istediğim konusunda bir düşünme aralığı geçiyordu zihnimden.
"Bekler misin!"
Arkama bakmamalıydım çünkü bu az önceki adamın sesiydi, yüzü kızarmış bir şekilde kim görünmek isterdi bir başkasına? Duymamış gibi hareket ediyordum, adımlarımı daha da hızlandırdım.

"Sana sesleniyorum deniz kızı!"

Aniden durdum ve yanıma ulaşmasını bekledim, duyduğum her adım sesinde kalbimin atış sesi artıyordu. Kulağıma gelen ses onun kulağına giderse daha da kızarırım diye korkuyordum.
"Neden kaçıyorsun?"
"Kaçmıyorum."
"Çocuk olmadığımın farkındasın."
"Ne istiyorsun benden?"
"İlk sen bulaştın, sen ne istiyordun?"
"Sadece..."
"Sadecesi, iyi hissettirebileceğini düşünmüştün."
"E..evet"
"Adım Asaf."
"Deniz bende."
İşte tanışmıştık. Bana numarasını vermişti ve "sen arayana kadar bekleyeceğim" demişti. Acaba gerçekten bekler mi diye düşünmüştüm. Araya zaman inşa ettim. Araya zaman girdi, ve aradım.
"Kimsiniz?"
"Ben Deniz."
"Çıkaramadım?"
"Bir kaç ay önce bir büfede karşılaşmıştık."
"Sapık felansanız bir daha aramamanızı tavsiye ederim. Nişanlım var."
Telefonu suratıma kapatmıştı. Ve beni beklememişti. Onu bir daha asla görmek istemiyordum. Tüm gün boyunca bu telefon konuşmasına takılı kalmayı istemediğimden evden çıktım. Aylardır dışarıya pek çıkmıyordum ve kahve içmeyi özlemiştim. Çekine çekine girdim büfeye, etrafa göz gezdirdim ve yoktu.
"Bir tane latte alabilir miyim?"
"2 olsun ustam."
Çok tanıdık gelen bir ses tonuydu arkamı hafifçe döndüm ve kalbim yine vücudumdan çıkmak istercesine zorluyordu kendini. Az önce konuşmuştuk ve şimdi buradaydı, ne yapmaya çalıştığını bilmiyordum. Kahvemin parasını kasaya koyup dışarı çıktım.
"Bakar mısınız?"
Bu sefer durup onu dinlemeyecektim. Ama ısrarla arkamdan bağırmaya devam ettikçe yoldan geçen herkesin gözünün üzerimde olduğunu fark ettim.
"Ne var!"
"Neden bağırıyorsun deniz kızı?"
"Ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Sadece bunu al ve bekleyeceğimi bilmeni istiyorum."
Elime bir kağıt parçası tutuşturup gitmişti. Bu numara bir önceki numaranın aynıydı. Benimle alay etme ihtimalini düşünürken zaman kaybetmeden aramaya karar verdim.
"Efendim?"
"Ben Deniz."
"Sen miydin deniz kızı, erken aradın?"
"Zaman geçtikçe unutursun ya sen, erken aramak istedim."
"Yarın bir şeyler içmeye ne dersin?"
"Olur, aynı saatte aynı yerde."
"Anlaştık deniz kızı."
"Anlaştık gece saçlı."

Ona hayır diyemediğim için zihnimi tekmelemek istiyordum. Aylar önce bir vitrin kenarında gördüğüm kırmızı elbise hoşuma gitmişti, hala orada olup olmadığına bakmak için mağazaya doğru yöneldim. Oradaydı. Mağazaya girip elbiseyi alacaktım, nedense yarın kendimi bu kırmızı elbisenin içerisinde görmek istiyordum. Elbiseyi aldıktan sonra eve doğru ilerledim. Sonunda evime gelmiştim. Günün stresi ve heyecanı beni oldukça yormuştu, yarın için sabırsızlanıyordum. Güzel bir uyku çekmek için yatağıma uzandım, fakat yarının nasıl geçeceğini düşünmekten neredeyse sadece 1 saat uyumuştum ve alarmım çalmıştı. Yatağımdan doğrulup hazırlanmaya başladım saçlarımın uçlarını hafif dalgalandırdım, bu saç modeli kırmızı askılı elbisemin beli saran dekoltesiyle çok güzel görünecekti. Mat kırmızı rujumu sürüp, minik kol çantamı takıp, hafif topuklu siyah olan ayakkabımı giyip evden çıktım. En sevdiğim çilek kokusundan sıkmıştım, rüzgar estikçe saçlarımın arasından koku sızıyordu. Büfenin önüne gelince elim ayağım birbirine dolanmıştı. Heyecandan neredeyse bayılacaktım. İçeride onu görmüştüm ve bu biraz da olsa heyecanımı dindirmişti. İçeriye girip karşısına oturdum. Başını kaldırıp bana baktı, suratımda naif bir gülümseme sergideydi. Gözlerimin içine bakıyordu bir an dilim tutulmuş gibi hissetmiştim, konuşmaya birinin başlaması gerekiyordu ve ağzımı hafif araladım.
"Eee anlat bakalım."
"Kimsiniz?"
"Benimle dalga mı geçiyorsun Asaf?"
"Adımı nereden biliyorsun hanımefendi?"
Anlamsız surat ifadesi ile göz göze geldikçe suratıma asılan gülüşlerim yere çakılmıştı.
"Şaka mısın sen! Alay edecek beni mi buldun?"
Masadan kalkıp gitti, herkes bana bakıyordu ve kendimi aptal gibi hissediyordum. Sürdüğüm ruja, sıktığım parfüme, beni ona getiren ayakkabıya bile alınmıştım birden bire. Büfenin sahibi beni yanına çağırdı ve çalışanlardan birine kasaya bakmasını söyledi. Her şey daha da tuhaf bir hal alırken git gide daha da alçaldığımı hissettim. Büfenin mutfağına doğru yürüyorduk, büfede iki sandalyenin olduğu küçük bir mutfak bulunuyordu.
"Otur kızım."
"Kusura bakma Salim abi, böyle bir şeyi yaşamayı istemezdim özellikle de burada."
"Anlat bakalım ne oldu?"
Salim abi ile çok yakındık sürekli konuşurduk, canım ne zaman sıkkın olsa uğrardım yanına. Bütün olanı biteni tamamıyla anlattım. Gözlerime baktı ve derin bir iç çekip konuşmaya başladı.
"Adı Asaf, 24 yaşında. Sevdiği kızı burada görüp aşık oldu ve kızın arkasından çıkıp ona numarasını verdi. Tanıştıktan kısa zaman sonra nişanlandılar. Çok güzel bir ilişkileri vardı, kız bir gün Asaf'la çıktığı vapur turunda denize düşüyor. Asaf ardına atlasa da kızı bulamıyor, kurtaramıyor. Kız denizde kayboluyor. Asaf kızı saatlerce denizde aradığı için Bi ateş hastalığı geçiriyor, ve hafızası onu gördüğü günü tekrarlıyor. Bu nedenle her gün aynı saatte buraya gelip gidiyor "
"Beni o mu sanıyor?"
"Sen ona çok benziyorsun kızım."
"N.. nasıl?"
Salim abi kızın bir resmini elime tutuşturdu ve fırınların bulunduğu yere doğru gitti. Gözlerim dolmuş bir vaziyette baka kalmıştım elimde bulunan içerisinde "bu benim" diyebileceğim kızın resmine. Salim abinin yanına gidip şaşkınlığımı ve üzüntümü dile getirecekken onun fırının başında ağladığına şahit oldum. Salim abinin yanına yaklaştım. Salim abi 65 yaşında tonton ve bir o kadar sevecen, komik şakaları olan bir adamdı. Ben onu ilk defa böyle görmüştüm.
"Salim abi..."
"Işık. Kızımın adı, Işık'tı."
Sesi titreyerek kurmuştu bu cümleyi ve ben bu cümlenin altında ezildiğimi hissediyordum.
"Onun en sevdiği şey yaptığım üzümlü kekler, her gün yaparım bunlardan 6 tane. Fazla yemem baba kilo alırım yoksa der hep 6 tane yer giderdi. Yemeden gitti. Bendeki de çocuk düşüncesi işte gelir diye her gün yapıyorum bu keklerden 6 tane, üstelik gelmeyeceğini bildiğim halde."
Kuracak cümle söyleyecek kelime bulamadığımdan sadece sarıldım Salim abiye. Biraz zaman geçtikten sonra eve gelmiştim. Ruh halimin çöktüğünü fark etmeye başladım. Ve saç diplerimden ruhuma kadar ağrıyordu içim dışım. Duşa girmeye karar verdim, başımdan aşağı döktüğüm her su sanki ılık ılık kavuruyordu tenimi. Tanımı olmayan ruh hallerine bürünmüştüm bir anda. Duştan çıktığım an yatağa uzandım ve bir an önce hiçbir şey düşünmeden uyumayı planlıyordum. Çok yorgundum ve uykuya dalmam zaman almamıştı. Ertesi gün pencereme konan kuşun cıvıltısıyla uyandım. Dün olanları düşünmek istemesem de aklıma kazınmış ve hatırlatma tuşu açılmış bir alarm gibi hatırlatıyordu zihnim yaşananları bana. Önce Asaf'ı düşündüm. Her günü birbirini tekrarlıyordu ve beni gördüğü her günü aşık olduğu gün sayıyordu. Bir süre dışarı çıkmayı düşünmüyordum. Onu ilk gördüğüm gün sevdiği kadını kaybettiği günmüş, ondan sonrası hep birbirini tekrarlamış. Nefes alırım diye çıktığım bir yürüyüşte nefessiz bir adamla karşılaşmıştım adeta. Nefesi olmak istedim bir an. Salim abi girdi birden aklıma, her gün benimle kızını hatırlıyor olmalıydı kim bilir ben gittiğimde ne hissediyordu. Yaşananları bir an önce atlatmak istememden dolayı bir süre dışarı çıkmayacaktım.

GECEYE TUTSAK DENİZ KIZIWhere stories live. Discover now