BÖLÜM-22

37 7 1
                                    

Kahvaltı masasında anneme yurt dışındaki çalışma imkanından biraz bahsetmiştim. Onun da aklına yatmıştı fakat yanımda olamayacağı için üzülmüştü de. Bu adamlar güvenilir mi, kimdir, nedir tarzı birkaç soru sıralamasından sonra web sayfalarında siteyi bulmuştum. Amerikanın en büyük holdingiydi. Görkemli bir adı vardı "Sayer Holding" Sadece Amerika'da değil dünyaca da bilinen bir isimdi. Sahibi türk bir iş adamıydı. Bilinenlere göre holdingin sahibi 17yıl önce vefat etmiş ve tek çocuğuna holdingi miras bırakmış. Kızı Alara'ya. Alara 18 yaşına gelince holding ona kalmış, ve 25 yaşında türk bir adamla evlenmiş. Sadece bir kız çocukları varmış. Şuan holdingi yöneten kişi kocası. Fakat adamın adına dair hiçbir bilgi yok. Birçok web sitesine baktım ama adamı sır gibi saklıyorlar adeta. Holdingin bağış listelerinde sadece Karısı Alara var. Bunların yanı sıra reddedilemeyecek bir teklif olduğunun farkındaydım. Ne yapacağım konusunda bir fikrim olmadığını söylemem gerekir doğrusu. Annemi bırakamazdım üstelik yeni bulmuşken. Biraz daha bekleyecektim cevap vermek için. Acele etmek istemiyordum fakat fırsatı kaçırmakta öyle. Bu gün annemle ilk sinema günümüzdü, izlememiz için bir film seçmiştik. Filmin sonunda omuzlarım ıslanmıştı sanırım annem fazla duygusaldı. Mutfağa gidip iki bardak kola koymuştum ve yanına fırından yeni çıkmış keklerden servis yapmıştım. Kanıtlanmış bir bilgi olarak böyle duygusal anlarda şeker ilaç gibidir. Her şeyin sonunda yan yana uyuyakalmışız. Sabah ondan önce uyanmıştım, koltukta biraz boynum tutulmuş olacak ki bunu belli eden sızıları hissediyordum. Mutfağa geçip güzel bir kahvaltı masası hazırladım tabi hiçbir şeyi tek başıma düzgün yapamadığımdan dolayı yumurtaları kızartırken elimi yaktım. Ben hem ağrı kesici hem de yanık kremini ararken annem içeri girdi. "Ne arıyorsun şaşkın?" dedi. Güldüm. "Kremler" dedim. Kahkahalar içinde "kremler mi?" diye sordu. Bir elimle boynumu tutarken diğer elime minik minik üflüyordum. "Otur otur" dedi annem gülerek. Dolabı açtı ve eline krem dolu kutuyu aldı. Masanın üzerine üç krem koydu ve kutuyu geri yerine kaldırdı. Birini boynuma sürdükten sonra diğerini yanmış ve su toplamaya ramak kalmış baş parmağıma yedirdi. Son krem ne işe yarayacak diye bakarken yanağıma yavaş yavaş dokundurdu "sivilce" dedi ve gülerek yanımdan ayrıldı. Ergenliği çoktan atlatmıştım fakat sivilce denen virüsten asla kurtulamamıştım. Ne kadar utanç verici diye geçirdim içimden bir de ben güldüm. Mutluluğum ne zaman bozulacak derken Asaf aradı. Israrla çalmasına rağmen açmadım. Tam olarak 5. aramada öfleyerek açtım telefonu. Normal şartlarda ağzım kulağımda açmam gerekirdi ama hayatımda hiçbir şey normal gitmiyordu. Bir dakikayı geçmeyen kısa bir konuşma yapmıştık, beni rüyasında gördüğünü iyi olup olmadığımı sordu. Sorduğu sorunun cevabını aldıktan sonra teşekkür ederim deyip kapattı, ne öküz ama. Saçma bir şekilde mutlu olmuştum, belki de mutlu olmak istiyordum ve sesi bahanem oldu. Ya da mutlu olmak için sesine ihtiyacım vardı, kim bilir?...


"Niye böyle olduk aptal deniz?"

"Böyle olması gerekiyormuş aptal deniz kızı"

GECEYE TUTSAK DENİZ KIZIWhere stories live. Discover now