Hırsız

750K 16.1K 7.4K
                                    

Yağmur damlalarının cama vurma sesiyle uykuya doğru giden gözlerim birden açıldı.

Dışarısı hala zifiri karanlıktı ve bademi hatırlatan kahverengi gözlerimle sadece köşe başındaki pastaneyi görebilmiştim. Saatin kaç olduğundan haberim yoktu ama karnımın zil çaldığını biliyordum. Otobüsün hareket etmeye niyeti yok gibiydi. Kırklı yaşlardaki iri göbekli şoförün de uyanmaya niyeti olmadığından açlığımı bastırmak için mor sırt çantamı alıp pastaneye doğru yağmur eşliğinde ağır adımlarla yürüdüm.

Ayağımdaki siyah Converse'lerle yürüdükçe , yerdeki sarı yapraklar boş sokakta hoş bir şekilde hışırdıyordu.Bacağımda dar bir kot pantolon ve üstümde de yeşil yağmurluğumla tam bir Masal Soydan'dım.Ben buydum,17 yaşında Ankara'da kendi halinde yaşayan, annesi babası ölmüş, deli bir üvey amcanın yanında kalan lise 3.sınıf bir ergen...

Düşüncelerimden, burnuma gelen miss gibi çörek kokularıyla sıyrıldım.Vitrinden sızan kokulu çöreklere,kurabiyelere baktığımda ağzımın suyu iyice arttı. Ayrıca pastanenin dışı da tam benim tipim olan antika yapımdı. İçeriye yerleştirilen loş ışık dışarıya da yansıyordu.Öyle hoş tatlı bir havası vardı ki insanın kalbini ısıtıyordu. Pastane kasaba tarzındaydı fakat içeriye girdiğimde içerideki insanların gayet şık,kibar olduğunu gördüm ve hayal kırıklığıyla dudak büzdüm.

--Ben burada rahat yemek yiyemezdim hem burası pahalıdır da...--. tam çıkmak üzereyken yanıma gelen kısa boylu zayıf garsonun:

" Hoşgeldiniz efendim.Buyurun boş bir tane masamız var. "

demesiyle tüm planlarım altüst oldu. Şimdi çıksam ayıp olurdu. En azından bir bardak su içmeye karar verdim ve garsonun götürdüğü tahminim dört kişilik olan küçük kare ama şık kırmızı,dantel işlemeli masaya oturdum. Hemen bir bardak su istedim ve garsonun ezici bakışları altında ezildim. Ne düşüncesiz adamdı. Ama bir su bile bir buçuk liraysa gerisini düşünmek bile istemiyordum.

Aslında karnım kurt gibi açtı ama yol param azdı ,tanımadığım yerlerde kalmamak için tutumlu olmam gerekliydi. İçim hala şu su parasına yanıyordu ve suyu azar azar içiyordum. Yavaş içmemin bir nedeni de hareket etmeyen otobüste her yerimin donmuş olması ve burada biraz ısınmaya çalışmamdı.

Garson iki kişiyi -tahminimce sevgililer üstelik benden olsa olsa iki üç yaş büyüktüler.- masama getirdi.

Bence erkek fazlasıyla yakışıklıydı her şeyi mükemmeldi fakat kız sarışın olan saçları o lacivert kıp kısa eteğiyle hiç birşeye benzemiyordu --tamam kıskançlıktan demiş olabilirim --gözleri derin bakmıyordu ve gülmüyordu.sanırım sevgili değildiler ya da bilmiyorum neyse.Onları oturduğum masaya getirtti ve daha ne olduğunu anlayamadan benim masama oturttu.

Yok artık bu ne terbiyesizlik ya ! İnsan bir sorar oturabilir miyiz diye. Garsona yandan bir bakış attım ve bana gülümseyerek söze başladı.

"Su hemen biter hanımefendi az sonra kalkacağınız için müşterilerimiz şimdilik buraya oturabilir bence."

Cevap vermemi beklemeden beni şaşkın bir vaziyette bıraktı. Bende Masal'sam hiç bir yere gitmiyordum benim masama ben izin vermeden kimse oturamaz! Sinirden ne yaptığımı bilmeden masadaki suyu aldım ve o sarışın kızın üstüne döktüm. Biraz rezillik çıkarmamın kimseye zararı olmazdı bence. Kız soğuk suyu görünce "Oh My God !" Diye cırladı o zaman bunların yabancı olduklarını anladım zaten kız çok güzel erkek ise fazla yakışıklıydı. Türklerde yakışıklı ve güzel olabilirdi evet ama bunların tipinde Türk tipi yoktu.

Çocuk hemen yabancı bir şeyler söyledi ardından ne olduğunu anlamadan kız çocuğa tokat attı , bana pis pis baktı ve pastaneden çıktı. İçim az da olsa rahatlamıştı. Evet fazlasıyla abartmıştım sonuçta sadece masama oturmuşlardı ama benim derdim o kısa boylu garsonlaydı. Daha hala olanları görmemişti buranın patronu da mı yoktu acaba!  Düşüncelerimden çocuğun tuhaf bakışlarını üzerimde hissetmemle sıyrıldım. Ne olsa çocuk yabancı diye "ne bakıyorsun dua et sana dökmedim suyu. Yakışıklıyım diye bir şey sanma kendini he .Güzelim kızı kaçırdın kız da güzel tokat attı he" komik bir kahkaha atarak konuşmamı bitirdim. Ben onunla alay ederken o sadece bana bakıyordu ūstūndeki siyah deri ceketi ve kapşonu ile çok havalı görünüyordu ama uzun süre bakamazdım  önümde ki bardağa baktım.

Neyse dedim içimden elalemin yabancı çocuğu banane . Çantamı kolumda tuttum ve ayağa kalktım çıkışa doğru yönelirken bileğimden tuttu ve arkadan kulağıma "Evet yakışıklıyım , ve kendimi bir şey sanmıyorum çünkü ben çok şeyim bayan çok bilmiş. Kız konusuna gelince, beni bırakmadı hatta sen karşıma çıkana kadar sülük gibi peşimdeydi ama garson bizi senin yanına oturttuğunda aklıma plan geldi ve onu bıraktım .Ondan tokat yedim zaten."

Ağzım bir karış açık kalmıştı. Çocuk Türk müydü? Vay be birde Türkler yakışıklı değil derler hıhı bende yedim zaten. Ben çok şeyim mi demişti kibirli ne olacak. Ama o kız ? sen karşıma çıkana kadar beni bırakmadı ne demekti " Benimle ne ilgisi var ki?" diye sordum hemen.

Çocuk yarım ağız güldü ve "ona nasıl diyeceğimi bilmiyordum ama sen üstüne su dökerek beni kurtardın ve nişanlı olduğumuzu söyledim"

Ne! kim? ben 17 yaşındaki kız! Küçük yaşta Nişanlanmak Masal? ben! ne? Bir süre ona öylece bakakaldım ve aniden "Aklını mı kaçırdın bana sormadan nasıl böyle bir şey yaptın yalancı seni"

Bana muzip bir şekilde baktı ve sonra gözlerini devirdi. "İnan bu yalanı iğrenerek hatta korkarak attım çünkü benim tipim değilsin kızım. Hem benimle evli olmayı çok isterdin kabul et.Iyi ki fazla ayrıntıya girmedi yoksa anlardı.hem suyu döken sensin bana ne kızıyosun"

Ama artık çok olmuştu daha fazla bu saçmalıklara dayanamazdım elimi sinirle kaldırdım ve tam yüzüne tokat atacaktım ki bileğimi tuttu ve "Sakın bana vurayım deme çok bilmiş sakın! Pişman olursun " hemen bileğimi kurtardım çokta umrumdaydı bir daha görmeyeceğim için sorun yoktu. Hemen dışarı çıktım. yüzüme çarpan buz gibi hava beni kendime getirmişti tüm dokularım bir anda uyuşmaya yüz tutmuştu hemen arkadaşımın yanına gidip ona bolca sarılmak istiyordum ve tabiki uykumu istiyordum.

Pastanenin köşesinden döndüm ve orada olması gereken ama olmayan otobüsü aradım.Ah lanet olsun! Gitmişmiydi? ne zaman? nasıl ya ?bavulum oradaydı. Ve burayı İstanbul'u doğduğum yeri bilmiyordum doğduktan sonra taşınmıştık bu kalabalık şehirden. Ve şimdi karanlık, ben ve mor çantamdan başka kimse yoktu bu sokakta.

Boş boş ne yapacağımı düşünürken havanın iyice soğuduğunu farkettim ve yürümeye başladım pastaneye gidip biraz sıcakta bekleyebilir orada arkadaşımı arar sonrada güzelce ona gidip uyuyabilirdim. Elimdeki çantamı tam sırtıma takıcaktım ki siyah deri ceketli kapşonlu motorlu biri çantamı alıp kaçtı.

Şu an pek bir şey düşünemiyordum sadece siyah deri ceketli kapşonlu çocuk ; hem kibirli, hem yalancı hem de hırsızdı...

Kiralık GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin