ALEV ALSIN MI BURALAR? ALSIN.
...
Jongin hayatındaki en uzun, en soğuk duşu aldı, hatta mastürbasyon bile yaptı ama yine de kendisinden sadece birkaç adım uzaklıktaki, o devasa yatakta yapayalnız yatan kızılı düşünmek bile onu sertleştiriyordu. Beklemekten kafayı yiyecekti. Sehun'un şu an huzurlu bir şekilde uyuyor olması, sevişmeye yarın uyandıklarında başlayacaklarını düşündüğünü gösteriyordu. Ama yanılıyordu. Duvardaki saate bakan Jongin kendi kendine gülümsedi. Gece yarısına beş dakika vardı. Yani resmi olarak Salı günü olacaktı; vahşi ve müstehcen bir diyara yapacakları üç günlük gezilerine başlamak için Jongin'in tek bir saniye beklemeye niyeti yoktu. Dakikalar geçerken kafasının içinde planını tekrar gözden geçirdi, önce ne yapmak istediğini, ondan sonra neler yapacağını düşündü. Karar vermek neredeyse imkânsızdı. Her şeyi aynı anda yapmak istiyordu. İlki, ağırdan aldığı, oyalandığı bir deneyim olmayacaktı. Her ikisinin de bunun için tansiyonu biraz fazla artmıştı. Yatakta onun yanına yattı. Klima açıkken bile hâlâ hoş bir ılıklık olduğundan Sehun'un üzerinde sadece bir çarşaf örtülüydü. Kızılın bedeni gözler önüne serilene dek dikkatli bir şekilde çarşafı aşağı çekti.
Ona doğru yaklaşıp nazikçe bedenini kendisininkine yaklaştırdı. Sehun uykusunda kımıldanarak başını Jongin'in kolunun iç kısmına yerleştirdi ve sırtını iyice onun göğsüne bastırdı. Jongin boştaki eliyle uyluğundan kalçasına kadar okşadı. Jongin onun pürüzsüz, yuvarlak poposunu kavrayıp hafifçe sıkarken üzerindeki şort fazla bir engel teşkil etmeyerek kenara sıyrıldı. Sehun hafif bir ses çıkardı ve belinde bir kavis oluşunca poposunu Jongin'in boxer şortundan çaresizce fırlamaya çalışan penisine bastırdı. Bir elini Sehun'un vücudunun ön kısmına doğru götürüp Jongin'in kafes şeklindeki parmaklarına mükemmel oturan kaslı göğsünü avuçlarken burnunu ensesine dayayıp kokusunu derin derin ciğerlerine çekti. Sehun da ona anında yanıt verdi; dokunuşlara doğru uzanmaya çalışırken omuzlarını Jongin'e bastırdı. "İşte böyle bebeğim," dedi Jongin sertleşmiş göğüs ucunu başparmağıyla işaret parmağı arasında yuvarlarken. "Hadi canlan bakalım. Bırak da sana iyi hissettireyim."
Jongin, kızılın bacaklarının arasına dalmayı bu kadar çok istediğine inanamıyordu. Hayatı boyunca binlerce defa azmıştı ama Sehun'un yanında hissettikleriyle karşılaştırıldığında bu kelime bile yetersiz kalıyordu. Ona karşı hissettiği şey daha ziyade doyurması gereken yoğun, eziyet verici bir açlık gibiydi. Ve Sehun'un kurallarına göre de duvardaki saat yemek vaktinin geldiğini söylüyordu; bu yüzden de bir saniye bile beklemesine imkân yoktu. Sehun'un göğsünü bırakıp elini onun bacaklarınının arasına soktu ve şimdilik şortun üzerinden birkaç kez öne arkaya doğru penisini okşadı. Sehun inledi ve kalçaları onunla birlikte hareket ederek parmaklarına hafif hareketlerle eşlik etti. Sehun'un bir anda şaşkınlıkla soluğu kesildi ve bedeni kaskatı oldu. Jongin çabucak kolunu onun beline dolayıp onu sıkıca kavrarken kulağına yumuşak bir tonda fısıldadı.
"Şş, korkma Sehunie. Benim." Jongin onun yine gevşediğini hissetti ama yine de az önce uyurken olduğu gibi tam bir teslimiyet haline geri dönmemişti. "İşi pişireceğin insanlara her zaman böyle uykularında mı sarkıntılık edersiniz Bay Kim?"
Jongin pis pis güldü. Sehun'un sesinde muhtemelen niyet ettiği iğneleyici ton eksikti. Daha ziyade soluk soluğa ve biraz da rahatlamış bir şekilde sormuştu bunu. "Sadece kendilerine ne zaman ve ne kadar süreyle sahip olacağım konusunda bana sınır koyanlara. Saat gece yarısını geçti, yani Salı günündeyiz. Bu da demek oluyor ki önümüzdeki üç gün boyunca benimsin ve mümkün olduğunca çok ve sık tadına bakacağım."
"Tabii, tabii.. Ah, Tanrım!" Jongin onun itirazını beklemeden elini Sehun uyanmadan önce olduğu yere geri götürdü. Parmaklarını şortunun içine kaydırıp boxerın üzerinden okşamaya devam etti. "Şimdiden penisin sızdırıyor. Vücudun bana karşılık veriyor Sehun. O ne istediğini biliyor." Sehun inleyip bedenini bükerek onun dokunuşuna uzandı. "Senin için de aynısının geçerli olduğunu söyleyebilirim. Oyun oynamayı bırak da her ikimizin de istediği şeyi ver." Bu kızıl, yarı uykulu haliyle bile emir vermekten vazgeçemiyordu. Ona sözünü hatırlatmak istese de bunu yapmaması gerektiğini biliyordu. Şu an kimin ne söz verdiğini tartışmak istemiyordu. Bunu daha sonra, ilk raundu aradan çıkardıktan sonra yapacaktı. Ya da belki de ilk birkaç raundu. Şu an onunla defalarca sevişse bile yine de bir sonrakine hazır olacağını hissediyordu. Jongin onun kolsuz tişörtünü kafasından çıkardı, sonra da boxerını çekiştirerek aşağı indirdi; sonunda bü- tün kıyafetler ayakuçlarındaki çarşaf denizinin içinde kayboluvermişti. Sehun'un kıyafetlerini derhal, eğer üzerinden çıkarmazsa aletini bir kez daha sünnet etmekle tehdit eden kendi lanet olasıca iç çamaşır izledi. Rahat bir soluk alarak onun arkasındaki pozisyonuna geri dönüp ereksiyonunu Sehun'un yumuşak poposunun yarığına yerleştirdi. Saatlerdir -hatta günlerdir- böyle temas halinde bulunmaktan dolayı hemen oracıkta kendinden geçebilirdi. Kendi bedeni üzerindeki azıcık kontrolünü de kaybetmemek için hiç kımıldamadan hareketsiz durdu. Ama sonra Sehun kendini penisine sürtmeye başlayınca ipin ucunu kaçırdı. Kendini anın heyecanına kaptırıp unutmasın diye komodine koyduğu kondomlardan birini kapıp çabucak aletine geçirdi. Gereken sorumluluğu da gösteren Jongin, Sehun'u kavrayıp bedeninin yarısı kendi üstüne gelecek şekilde hafifçe kendine doğru çevirdi. Aşağıya uzanıp bacaklarını iyice açarak kendininkilerin üzerine çekti. Sehun'un altındaki elini ona dolayarak göğüs ucuyla oynamaya başladı; diğer eli de kızılın bacakları arasındaki penise geri dönmüştü. Mükemmel derecede pürüzsüz tene dokununca memnuniyetini belli edercesine boğuk sesle bir hırıltı çıkardı. "Bu- rasının pürüzsüz olacağını tahmin ediyordum." dedi tüysüz kasıklarını kastederek. Kafasını bir santim çevirerek Sehun'un kulağını ısırırken parmaklarıyla da sızdıran penisi sıvazlıyordu. "Vay canına, sırılsıklamsın bebeğim."
