forelskete bir kala

1.9K 121 18
                                    

Her gün bir bölüm gelecek. Hazır mısınız? Birkaç yorum bırakmayı unutmayın.

*Forelsket, aşkın başlangıcında hissedilen, ayaklarınızı yerden kesen o mutluluğu anlatan bir kelime.

Mahina Lounge, tertemiz örtüleri seren, el değmemiş porselenleri ve çatal-bıçak takımlarını yerleştiren ve yeni toplanmış amber çiçekleriyle dolu vazoları farklı boyutlardaki yemek masalarının ortasına yerleştiren telaşlı restoran çalışanları dışında boştu. Arka tarafta, mutfağa yakın dört kişilik bir masaya oturan Jongin, Robért'ın gelmesini bekliyordu. Kardeşi Jongdae için onun yerine düğün pastası seçme fikrinden hoşlanmasa da bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Bütün bu kimlik değiştirme olayı iyice dallanıp budaklanmıştı ve bir yolunu bulmazlarsa çok geçmeden de kontrolü kaybedeceklerdi. Jongin salonun karşı tarafına doğru bakarak Jongdae ile telefonda konuşan Sehun'u inceledi. Nasıl bir şey istediğini anlamaya çalışıyor, diye bir tahmin yürüttü. Sehun, sırtı ona dönük bir şekilde duruyordu. Spor salonundaki olaydan beri onunla iletişim kurmadığının başka bir göstergesiydi. Mau Loa'ya dönüş yolunda sessiz ve gergin bir şekilde oturmuştu. Sırtı dimdikti ve ellerini de kucağında birleştirmiş, mahkeme salonundaki profesyonel bir avukat gibiydi. O sabah gelirlerken çıplak ayaklarını torpidoya dayamış, radyodaki şarkıya eşlik eden o neşeli adamdan eser yoktu. Lanet olasıca Yixing. Jongin, ufaklığı yere yıktığı için pişman değildi; Jongin'in duyabileceği kadar alçak sesle söylediği şey yüzünden bunu hak etmişti. Ama Sehun'un tepkisini gördükten sonra bunu onun önünde yaptığı için pişman olmuştu. Arkasını dönüp de Sehun'un salondan çıktığını gördüğünde midesi düğümlenmişti. Peşinden koşmaya çalıştıysa da Dongho onu kollarından tutarak sandalyeye oturtmuş, Frank de bu sırada yanağını bantlamıştı. Üzerindeki kanlar temizlendikten sonra onu aramaya çıkmıştı ve Sehun'un yüzündeki -hayal kırıklığına benzeyen- ifadeyi görünce neredeyse donup kalmıştı.

En son ne zaman kendisinden başka birini hayal kırıklığına uğrattığını hatırlayamıyordu. Birini üzmenin kalbini adeta asitle yaktığı unutmuştu. Sehun çözemediği bir bulmaca gibiydi. Eğer onu birazcık tanıdıysa, hayal kırıklığına uğraması bir anlamda ona değer verdiğini gösteriyordu. Ama bu tavır, onu cinsel ilişkileri konusundaki resmi koşulları kabul etmeye zorlayan hesapçı adamla örtüşmüyordu. Tanıştıklarından bu yana belki de ellinci defa Sehun'un bu kuralları koymasına neyin sebep olduğunu merak etti. Onun birkaç eski sevgili tarafından aşağılanmış biri olmadığına dair o hissi üzerinden atamıyordu. Cebindeki telefonu titreşti. Telefonu çıkarıp arayan numaraya baktı ve cevap verdi: “Ne haber dostum? Jongdae nasıl?" Arayan Xiumin'di.

"Sehun o küçük tiyatronuzdan bahsedene kadar daha iyiydi." Kahretsin. Xuimin, onu bir kum torbası yerine kullanmak istiyormuş gibiydi. "Orada ne halt dönüyor Jongin?" "Bak, bu tam olarak planladığım bir şey değil tamam mı? Onu kızdırmak için yapmıştım. Ya da belki de öyle değildir, bilmiyorum. Ona gerçeği söylemek istedim ama sonra organizatör de işin içine girdi ve her şey boka sardı."

"Peki hafta sonu biz geldiğimizde ne olacak? Çünkü sen Sehun ile dünya evine girerken ben de senin yerine geçecek değilim." "Hop, hop! Sakin ol, tamam mi? Bu hafta sonu dünya evine sadece sen ve kardeşim girecek." Jongin, Sehun'a doğru bir bakış atınca onun telefon konuşmasını bitirmek üzere olduğunu tahmin etti. Sehun o kadar çok el, kol hareketi yapıyordu ki Jongdae onu görebilse, muhtemelen her şeyin Sehun'un kontrolü altında olduğuna yürekten inanırdı. Şimdi de kendisi en yakın arkadaşını buna ikna etmek zorundaydı. Her ne kadar Jongin buna pek inanmasa da. Bunu geri alıyordu. Jongin buna inanmak zorundaydı. Çünkü öyle ya da böyle, hiç kimse -pek de Fransız olmayan, tepesi atmış düğün organizatörü de dahil olmak üzere- küçük kardeşinin hayalindeki düğüne kavuşmasına engel olamayacaktı. Odanın diğer tarafındaki Sehun telefonu kapayıp kendisine doğru yürümeye başladığında Robért da tekerlekli bir yemek arabasıyla mutfağın kanatlı kapılarını itti.

kafes dövüşü || kaihun Where stories live. Discover now