- B İ R -

2.2K 125 171
                                    

İlk birkaç bölümü böyle tekrardan yazacağım. Önemli bir değişiklik yok. (29 Kasım)

-

"Louis!"

Gözlerimi açtığımda Zayn karşıma geçmiş, elleri belinde ve sıkıldığı her yerinden belli olan bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Ne?"

"Uyan hadi."

"Sabah sabah beni kaldırmak için umarım geçerli bir sebebin vardır."

"Bugün tatilin son günü, bir şeyler yaparız diye düşündük. Ayrıca saat on iki."

"Niall'a haber verdin mi?"

"O çoktan aşağıda, sizinkilerle kahvaltı yapıyor." Beş dakika kadar daha beni kaldırmaya çalıştıktan sonra pes edip aşağıya gittiğinde kalkıp banyoya ilerledim. Aynada uykusuzluktan morarmış göz altlarımı ve dağılmış saçlarımı görünce iyi gelmesini umarak yüzümü soğuk suyla yıkayıp odama döndüm.

Dolaptan beyaz bir tişört ve dar bir kot pantolon çıkardıktan sonra hızlıca üstümü değiştirip elimle saçlarımı düzelttim. Telefon, cüzdan ve araba anahtarlarını aldıktan sonra kapıyı açtığımda Harry de benimkinin karşısında olan odasından çıkıyordu. Kıvırcık saçları hepten kabarmıştı ve sevimli gözüküyordu. "Günaydın Harry."

Uykulu olduğu bariz bir şekilde bana bakıp hafifçe gülümsedi. "Günaydın."

Beraber aşağıya inip masadakilere de selam verdikten sonra boştaki sandalyeye oturup Anne'in getirdiği tosttan bir ısırık aldım. "Daha erken gelseydin başka şeyler de vardı."

"Tost da yeterli, teşekkür ederim." Zayn'e döndüğümde odağı masada değil telefonundaydı. "Nereye gidiyoruz karar verdiniz mi?" Omuzlarını silkmişti. "Bilmiyorum. Bakarız." Tostumu bitirdikten sonra bizden önce başladığı halde hala yemek yiyen Niall'ın da bitirmesini beklemiştik. Sonunda gitmek için ayaklandığımızda annesinin yanında oturan Harry'e döndüm. "Sen de gelmek ister misin?" Cevap vermek yerine kafasını iki yana sallayıp odasına gitmişti. Zaten onunla tanıştığımızdan beri içine kapanıktı, neredeyse hiç evden çıkmazdı. Adını bilmediğim bir arkadaşı vardı okuldan, sadece arada onunla buluşurdu.

Babama ve Anne'e görüşürüz dedikten sonra evden çıktığımızda arabaya ilerlerken tekrar sordum. "Babamın yanında rahat konuşamadığını biliyorum, şimdi söyle ne yapıyoruz."

"Akşam parti varmış oraya gideriz dedik, öncesinde de bizim evde otururuz. Annemler evde değil."

"Okulun ilk gününden önce partiye gitmek ne kadar mantıklı?"

"Mantıklı değil."

"Kimin partisi peki?"

"Luke. Basketbol takımındaki." Kafamı sallayıp arabanın kilidini açtım ve üçümüz de bindikten sonra önce yol üstündeki markete uğrayıp Zayn'in evine gittik.

Aldığımız şeyleri dolaba yerleştirdikten sonra salona geçtiğimde Niall elinde kolayla peşimden gelmişti. "Sabah sabah nasıl içeceksin onu? Asit mideni yakmıyor mu?" Kafasını iki yana sallayıp kendini karşımdaki koltuğa attığında kolanın birkaç damlası üstüne dökülmüştü. Zayn ona onaylamaz bakışlar atıp yanıma oturduktan sonra telefonunu çıkardı. "Yeni gelen kızı gördün mü?"

"Okul açılmadı daha nasıl görebilirim?" Gözlerini devirmişti.

"Dedikodu sayfalarının her yerinde var."

"O tür şeylere bakmıyorum biliyorsun." Elindeki telefonu açıp sayfalardan birine girdikten sonra fotoğrafı bulup göstermişti. "Güzel kızmış. Adı ne?"

"Sarah." Başımı sallayıp önüme döndüm ve yanımda duran kumandayla televizyonu açtım.

...

Televizyon izleyip boş konuşmalarla geçen saatlerden sonra Zayn'in hazırlanması bekleyip evden ayrılmıştık. Saçlarını yapması gereğinden uzun sürüyordu her zaman. Partinin yapıldığı yere geldiğimizde arabayı park edip önümdeki eve baktım. Evden çok malikaneye benziyor desem yeriydi ve müzik sesleri çoktan dışarı gelmeye başlamıştı. Arabadan inip son kez birbirimize baktıktan sonra içeri girdiğimizde bütün bakışlar bize dönmüştü. Okulun en popülerleri olmasak da yine de çoğu kişi tarafından tanınıyorduk ve bu bazen rahatsız edici oluyordu.

Kimseyle göz teması kurmadan içeceklerin olduğu yere ilerlediğimizde masanın üstündeki bira şişelerinden birini kendime alıp diğerlerine de birer tane uzattıktan sonra kapağını açtım. Böyle ortamlarda önceden açılmış şeyler içilmemeliydi, hoş olmayan bir şekilde öğrenmiştim daha önce.

Üç bira ve birkaç shot içkiden sonra giydiği elbise neredeyse hiçbir yerini kapatmayan bir kız yanıma gelmişti. Boştaki elimden çekerek ortaya sürüklediğinde itiraz etmeden peşinden gitmiştim. Daha çok bana sürtünerek dans etmeye başladığında ilk başta devam ettirsem de birkaç dakika sonra içimden bir ses yapmamamı söylemişti. Rahatsız olduğumu fark edince geri çekilsem de kız kabul etmeyip dudaklarını benimkilere bastırdı.

Olayın şokunu atlatıp kızı kendimden ittirdiğimde anlamsızca bana bakıp sağ yanağıma sert bir tokat attıktan sonra arkasını dönüp kalabalığa karışmıştı. Sızlayan yanağımı tutarak duvar kenarında bizi izleyip her şeyi gören Niall'ın yanına gittiğimde yanağımı işaret ederek kahkaha atmıştı.

"Az önce ne yaptı o?"

"Anlamadım ki. Öpmek istemiyorum diye dayak yedim resmen." Gülmesini kontrol edince eliyle bir yeri işaret etmişti. Baktığımda Zayn başka bir erkekle dans ediyordu. İki yıl önce gey olduğunu herkese açıklamıştı zaten, şaşırtıcı bir manzara değildi. "En azından birimiz eğleniyor." Gülümseyip başımı salladım.

"Bize mi gitsek? Hiç eğlenceli değil çünkü burası." Niall onaylayan sesler çıkarınca telefonumu çıkarıp Zayn'e eve gittiğimizi söyleyen bir mesaj attım. Bir ara görürdü herhalde.

Alkollü sürmek istemediğim için anahtarı Niall'a verip yolcu koltuğuna geçtikten sonra yaklaşık yirmi dakika boyunca kafamı cama yaslayıp yolu izlemiştim. Eve girdiğimizde bütün ışıklar kapalıydı ve Harry salonda film izliyordu. "Babamlar nerede?" Sesimi duyup beni fark ettiğinde pozisyonunu değiştirmeden olduğumuz yere bakmıştı. "Yemeğe dışarı gittiler. Ben evde kalmak istedim." Başımı salladıktan sonra Niall'a oturması için işaret yapıp mutfağa gittim.

Niall'la ikimize kahve yaptıktan sonra içeriye girdiğimde o çoktan oturduğu yerde uyumuştu. Bardakları orta sehpaya bıraktıktan sonra omzunu dürttüm. "Misafir odasında uyu istiyorsan." Gözlerini zar zor açıp gittikten sonra onun bardağını Harry'e uzattım. Teşekkür ettikten sonra bardağı alırken ellerimiz değdiğinde elinin ne kadar yumuşak olduğunu fark etmiştim. Daha sonra dikkatimi dağıtmak için televizyonu işaret ettim. "Ne izliyorsun?" Gözlerini filmden ayırmadan cevap vermişti. "50 İlk Öpücük."

Kahvem bittikten sonra gözlerim kapanmaya başladığında bir anlam verememiştim. Daha yeni kahve içmiştim uykumun gelmemesi lazımdı. Alkol yüzündendi herhalde. Bir süre sonra gözlerim tamamen kapandığında alnımda bir el hissetmiştim. "Terlemişsin." Bedenimin havalandığını fark edince sadece kollarımı omzuna dolamıştım. Tanıdık sesin sahibi beni yatağıma bıraktıktan sonra tişörtünün ucuyla alnımı silip üstümü değiştirmiş, daha sonra kapıya yönelmişti.

"İyi geceler Lou."


Hard Not to Fall | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin