4. bölüm

5K 204 18
                                    


"Kızım sen salak mısın? Tanımadığın biriyle kahve içmeye gidiyorsun. Aklın yerinde mi senin?" Yanımda söylenen Arzu'ya kulak asmayıp üzerime beyaz düz bir tişört geçirdim. Öyle süslenip püslenmeyecektim tabi ki. Kot bir şort üstüne ise beyaz bir tişört idealdi. Aslında Arzu'nun dedikleri bir yandan da doğruydu. Tanımadığım biriyle kahve içemeye gitmek ne kadar doğruydu?

"Ben çıkıyorum tamam mı çocuk zaten mesaj attı, buluşucağımız yeri geç kalmayayım." Emin olmayan gözlerle beni süzdüğünde ona güven verici bakışlarımı attım.

"Bende geliyim mi seninle bak, arkada dururum bir şey çaktırmam." Anaç tarafı her zamanki gibi ağır basıyordu. Kapıya doğru ilerlerken ona dönmeden söylendim.

"Gerek yok hayatım, bir şey olursa sana haber veririm. Merak etme sen beni tamam mı?" Kaşları çatıldı.

"Nasıl merak etmeyeyim Eylül? Tamam artık git yoksa göndermeyeceğim." Yanaklarına öpücük bıraktıktan sonra apartmandan çıktım. Yaptığım şey ne kadar doğruydu bilmiyorum ama canım yapmak istemişti ve yapmıştım. Belirlediğimiz kafeye doğru yürürken dilim ucunda bir şarkı mırıldanıyordum. Telefonuma gelen mesajla ekranı açtım.

Umut: geldim ben, kafedeyim şu an

Eylül: az kaldı ben de geliyorum.

Ekrandan çıkıp adımlarımı hızlandırdım, nasıl biri olmadığım için kafeye girdiğimde mesaj atacaktım. Kısa bir zaman içerisinde kafenin önün geldiğimde vakit geçirmeden içeri girdim, sanki tanıyacakmışım gibi etrafa bakındıktan sonra telefonu açıp geldiğime dair bir mesaj atmıştım. Kafamı kaldırıp tekrardan kafenin içerisine göz attım ve bana bakıp elini kaldırmış çocuğun yanına yürümeye başladım. İlk izlenim önemliydi, karşımda çok yakışıklı biri yoktu ama iyi bir tipi vardı gerçekten. Yanına vardığımda ayağa kalkıp gülümsedi ve elini uzattı.

"Umut ben." Gülümseyip uzattığı elini sıktım.

"Eylül."  Kısa cevabımdan sonra elini elimden ayrılıp oturmam için centilmence işaret verdi. Hemen sandalyeyi çekip oturduğumda o da benimle birlikte oturdu.

İlk izlenim gayet güzel.

"Kahve içiyorsun değil mi?" Sanki daha önce tanışmışız gibi samimi davranıyordu ve bu hali oldukça hoşuma gitmişti.

"Evet anlaştığımız gibi kahve içiyorum." Hafif tebessüm edip garsonu çağırdı ve benim yardımınla iki şekersiz türk kahvesi söyledi.

"Numaramı cidden kafadan mı salladın."  Aklımdaki soruyu ortaya attığımda masada olan bakışları bana doğru döndü.

"Evet, yani nasıl oldu bilmiyorum ama canım sıkılmıştı ve bir anlık bir şey oldu."

"Her canın sıkıldığında bir numara sallayıp o kişiyi kahve içmeye mi davet edersin." Ellerini masum bir çocukmuş gibi iki yana kaldırdı ve şirince gülümsedi, bu hali beni de gülümsetmişti.

"Hayır, hayır. Yanlış anlaşıldım sanırım, ama öyle birisi değilim yani sen ilktin ve son olacaksın." Kafamı yan yatırıp ona baktım.

"Ha benden sonra başkasına yazmayacaksın yani." O da benim gibi kafasını yana doğru yatırdı bu sırada kahveler geldi.

"Sanırım ilk ve son olacaksın, dediğim gibi birilerini işletecek birisi değilimdir."

"Bunu bilemem, şimdilik seni daha tanımıyorum. Öyle değil mi?" Kafasını aşağı yukarı salladı.

"Ben de seni daha tanımıyorum, zaten tanışmak için kahve içmeye gelmedik mi?" Kahve fincanını havaya kaldırıp sonrasında dudaklarına götürdü ve bir yudum aldı. Bu haline tebessüm etmekle yetindim.

"Nerelisin?" İlk soru benden gelmişti.

"Eskişehir, peki ya sen? Buralı mısın?" Kafamı iki yana salladım.

"Hayır, Kütahyalıyım sadece okul için buraya geldim ve daha sonrasında burada kaldım." Kafasını salladı.

"Ne okudun?"

"Ege Üniversitesi, Diş Hekimliği okudum. Bu yıl bitti." Şaşırmışçasına gözlerini açtı kafamla onu işaret ettiğinde yalancı bir öksürükle boğazını temizledi.

"Kadir Has Üniversitesi, İşletme." Ufak bir kahkaha attığımda anlamamış gibi kaşlarını çattı.

"Sadece aklıma bir espri geldi de." Biraz düşündükten sonra onunda ağzından bir kahkaha çıktı.

"Hayır lütfen bizim olayımızı bölümümün ismiyle karşılaştırma. Bu sadece bir anlık bir şeydi." İkimizinde gülümsemesi dudaklarımızda duruyordu.

"Peki sen öyle diyorsan." Kafasını sallayıp kahvesinden son bir yudum aldı. Ben de onunla birlikte kahvemden içtim.

"Kütahya'dan geldin yani buraya." Kaşlarımı yukarı kaldırıp kafamı iki yana salladım.

"Doğuma büyüme İstanbulluyum sadece babam Kütahyalı." Anladım dercesine kafasını salladı.

"24 yaşındayım demiştin."

"Evet 24 yaşındayım ve sen de 26." Kafasını tekrardan salladı. Sanırım bu onun bir huyuydu.

"Peki ya sen? Her tanımadığın kişiyle kahve içmeye gider misin?" Sözlerinde samimiyetsizlik yoktu. Sözlerine güldüm.

"Hayır. Seninde dediğin gibi bir kerelik bir şeydi bundan sonra olacağını sanmıyorum." Genişçene gülümseyip gözlerime baktı.

"Bu konuda kendimi şanslı hissetmeli miyim?" Yüzümden eksik etmediğim gülümsememle ona baktım.

"Sen söyle, ben kendimi şanslı hissetmeli miyim?" Masaya doğru yaklaşıp ellerini masaya yasladı ve biraz bana doğru eğildi.

"Kendini çok şanslı hissetmelisin." Sözlerine gülümseyip birazda ben ona doğru eğildim. Aramızda çok mesafe yoktu ama rahatsız edecek kadar yakında değildik.

"Sevindim o halde."

________________________________

Yeni textingle geldim, normalde texting yazmayacaktım amaa böyle oldu ne yapalım

Kendinize iyi bakın😘🥰

'Bir Kahve? | TextingWhere stories live. Discover now