20.bölüm

2.4K 102 55
                                    


Eylül: nerdesin sen

Umut: geliyorum

Eylül: nerdeydin ki

Umut: markete gitmiştim geliyorum şu an hatta kapıyı aç

Eylül: açıyorum

*****

Elimdeki kahveyi bırakıp kapıya koştum ve açtım. Elindeki market torbalarıyla Umut geliyordu. Ne ara gitmişti bilmiyorum sanırım ben banyoya girdiğim de gitmişti. Kenara çekilip içeri girmesine izin verdim. Mutfağa geçip torbaları tezgaha koyup bana döndü.

"Giderken seslendim sana ama duymadın sanırım." Kafamı olumsuz anlamda sallayıp poşetlerin içine baktım. Tavuk aldığını görünce ona döndüm.

"Sana sezar salata yapayım mı?" Tek kaşını kaldırıp bana baktı ve masaya yaslandı.

"Zehirlenmeyeceksen yapabilirsin tabi ki." Kaşlarımı çatıp ona baktım ve koluna vurdum.

"Yapmıyorum yeme, hatta aç kal."  Ona vuran elimi nazikçe tuttu. Gülerek bana bakmaya başladı. Niye böyle bakıyordu ki  şimdi. Bakmasa şöyle işte. Bana doğru gelip kendisiyle tezgahın arasına sıkıştırdı bedenimi. Ay boğulacağım şimdi valla. Önüme gelen bir kaç saç tutamını kulağımın arkasına aldı. Gözlerini saçlarımlarımdan alıp gözlerime çevirdi ve hafifçe tebessüm etti.

"Seni öpmeme izin verir misin?" Ne! Ne dedi ne dedi? Bismillahirrahmanirrahim. Afallamış gibi ona baktığımda gülmesi büyüdü.

"Yanağından." Açıklarmış gibi konuştuğunda derin bir nefes aldım sonrasında gözümü açıp kapattım, bu evet demek oluyordu. İzin vermemden sonra yaklaşıp yanağını yanağıma değdirdi. Kulağımın ile çenemin arasına bir öpücük kondurduğunda gözlerim kapandı ve ardından derin bir nefes aldı.

"Çok güzel kokuyor." Kapattığım gözlerimi açıp ona bakmadan konuştum.

"Ne?" Kısık çıkan sesim ondan etkilendiğimi belli ediyordu ve bu kısa bir an utanmamı sağladı.

"Saçların... çok güzel kokuyor, portakal gibi kokuyorsun bu çok güzel." Şu an nasıl bir durum içerisindeydik bilmiyorum ama kalbimin atışları hızlanmıştı. Dışardan bizi gören birisi sevgili olduğumuzu düşünebilirdi fazla yakındık birbirimize.

"Çünkü duş jelim portakal gibi kokuyor." Konuşmamdan sonra bir kere daha derin bir nefes aldı.

"Bu koku ruhuna işlemiş gibi." Bugün fazla açık sözlüydü. Ah gerçekten kalbim yerinden çıkabilir şu an. Konuyu değiştirmem gerektiğini anladım.

"Salata.. salata yapacaktım bak beni oyalıyorsun. Hem zehirlenmezsin merak etme parmaklarını yiyeceksin." Kafamı biraz geri çektiğimde o da kendini geri çekti ve iki üç adım geri gidip sandalyeye oturdu.

"Hadi o zaman yapta yiyelim." Poşetten tavuğu çıkarırken ona baktım.

"Ne o sen öyle oturacak mısın? Kalk hadi bana yardım edeceksin." Kaşlarını çattı.

"İyi de ben yapmayı bilmiyorum ki."

"Ben sana söyleyeceğim nasıl yapacağını. Kolay zaten." Telefonumu çıkartıp salatanın tarifine baktım. Ne tamam nasıl yapıldığını biliyordum ama bir yardımcım olmalıydı değil mi?

"Hardalımız ve parmesan peynirimiz yok." Dudağımı büküp konuştum.

"Çok gerekli mi koymasak olmaz mı?"

"Hardal koymasak olur ama parmesan yerine eski kaşar kullanabiliriz dolapta olacaktı." Dolabı açıp kabın içinden eski kaşarı çıkartıp tezgaha koydum. Tavukları kesmeye başladığımda Umut'ta söylediğim sosu hazırlıyordu. 

'Bir Kahve? | Textingजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें