Bölüm 13

4.4K 170 29
                                    



 Uyandığımda saat çoktan öğlen olmuştu. Gözlerimin içi acıyordu. Yaşadıklarımı yine hatırlamanın acısıyla kıvrandı bedenim. Odada kimse yoktu. Ses yapmamaya çalışarak odadan çıkıp tuvalete girdim. Aynada gördüğüm yüz bana çok yabancıydı. Göz kapaklarım ve yüzüm şişmiş, mavilerim kızıllara bürünmüştü. Gözümün ucunda düşmeyi bekleyen bir yaş tanesi. Bunu kendime yaparak haksızlık ediyordum. Suçlu olan ben değildim ama acı çeken bendim, bunu kendime yapmayacaktım. Evet, birkaç gün ağlayacak hatta biraz depresyona girecek fakat sonra kendime gelecektim hele ondan boşandığım zaman her şey daha güzel olacaktı. Tuvalette işim bittikten sonra çıktım mutfaktan sesler geliyordu

"Çağır işte Aşkım. Kızın halini görmedin mi? Boşanacak tabii ki."

"Tamam, da bunu onun istemesi lazım. Sonuçta Zeliha henüz bir şey demedi."

"Ben arkadaşımı tanıyorum. Sen çağır, o elbette boşanacak." Mutfağa girdiğimde ikisi de susup beni süzdü. Durum değerlendirmesi yapıyor gibiydiler. Onlara takılmadan masada duran sürahiden kendime su doldurdum.

"Enişte, kimi çağırman gerekiyorsa çağır. Boşanacağım." İkisi de o kadar tepkisizdi ki. Sanki onlara karşı bağırmamı veya ağlamamı bekliyorlardı.

"Bakmayın şöyle, iyiyim ben. Yani aslında henüz değilim. Bunu sindirmem biraz uzun sürecek ama iyi olacağım." Yalçın cevap vermeden mutfaktan çıktı. Kübra

"Kahve ister misin?" kafa sallayarak onu onayladım. Kübra kalkıp bana büyük fincanda kahve yapmaya başlarken başımı oturduğum sandalyenin arkasına yasladım. Yorgundum, günlerce uyumak istiyordum. Herkesten uzaklaşmak, küçük bir adada yaşamak istiyordum.

Kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Sanki en sevdiğim oyuncağım elimden alınmışta ona üzülüyordum. Birazdan kalkıp diğer oyuncaklarımla oynayacak ve birkaç saat sonra o oyuncağım aklıma hiç gelmeyecekti. Başımı ellerimin arasına alıp saçlarımı çekiştirdim. Kübra önüme fincanı bıraktığında kafamı kaldırıp ona baktım.

"Geçer mi bu acı?"

"Geçmeyecek aşkım ama alışacaksın."

"Alışabilir miyim hiç bilmiyorum. Büyük bir savaştan çıkmış gibi hissediyorum, hem de o savaşı kaybetmenin acısı var içimde. Vicdan azabı çekiyorum sanki ama neden çektiğimi de bilmiyorum. "

"Alışacaksın, birlikte toparlayacağız. Hangi zorluk bizi yıkabildi bu zamana kadar, sen güçlü bir kadınsın elbet bunu da atlatacaksın. Hatta bu enkazdan daha güçlü olarak çıkacaksın." Söyledikleri yine gözlerimi doldurmuştu burukça gülümsedim, uzanıp elini tuttum

"İyi ki varsın. Sen, Leylan olmasa ne yapardım hiç bilmiyorum?"

"Sende iyi ki varsın. Biz olmasak da sen yine güçlü olurdun. Hele arkanda Sercan amca gibi bir baba varken yenilmek sana yakışmaz zaten." Kübra'nın babasıyla arası hiç iyi olmamıştı. Evlenirken bile arıza çıkarmıştı Bülent bey, sanki kızı mutlu olursa dünyanın sonu gelecek gibi davranmıştı hep. Kübra bu yüzden babamı çok severdi. Bize yemeğe geldiği bir gün babam Kübra'ya 'sende benim bir kızımsın artık. Bir yanlışını görürsem bacaklarını kırarım' demişti. Kübra ise buna içtenlikle gülmüş ve babama asla yanlışı olmayacağını söylemişti. Olmamıştı da bütün üniversite hayatımız boyunca hiç bizde kalamasa da –Kıskanç enişte müsaade etmemişti- hafta da 2 gün Leylanla birlikte bize yemeğe gelir, gece geç saate kadar sohbet ederdik. Daha sonra babam ikisini de götürürdü. Keşke o zamanlarda kalsaydık. Daha 20'lerin başlarında her şey toz pembe gelen bir dünyada. Derin bir nefes alıp kahvemi yudumladım.

Son NoktaWhere stories live. Discover now