55.BÖLÜM "KANATLAR"

202K 12.1K 24.2K
                                    

Bölümü okurken  dinlemenizi tavsiye ederim:

Aytekin Ataş - Gitsen de 

"Bir kere ağladıysan üç kere gülecek, on yedi katlı binan yıkıldıysa on sekiz katlısını yapacaksın, elli beş kez düştüysen elli altıncı kez kalkacaksın. Bazı savaşlar böyle kazanılır."

55.BÖLÜM "KANATLAR"

Ve her hikayenin bir sonu vardır. Bir şekilde o son cümle yazılır, bir şekilde o son nokta konur. Ve bazı hikayelerin yıllar geçse bile izi kalır. Ve izler hep hatırlatır, asıl hikaye hep yaşar.

O izleri taşıdığımız müddetçe biz de hikayelerimizde yaşarız.

Güneş karanlığı aydınlattığında, 12 Haziran günü sessiz sedasız başlarken bütün gece bir an olsun kapatmadığım gözlerimi gün ışığına çevirdim. Bugün bir ömür boyunca içine yaşayacağım hikayenin son noktasını koyma zamanıydı.

Ağır ağır olduğum yerde kalkıp bütün gece oturur pozisyonda durmaktan dolayı acıyla sızlayan belimi ovuşturup gardıroba doğru ilerledim. Rahat bir yarım kollu tişört ve tayt çıkarıp yatağın üzerine attım. Üzerimdeki bornozun kuşağını çözüp iç çamaşırlarımı giydikten sonra yatağın üzerindeki kıyafetleri de üzerime geçirdim. Aynanın karşısına geçtim, berbat görünüyordum. Mosmor göz altlarım iyice belirginleşmişti, yüzümdeki yara izleri de çok kötü görünüyordu, yüzümde iğrenç bir sarılık vardı. Saçlarım bütün gece kendiliğinden kuruduğu için elektriklenip kabarmıştı. Hiçbir şekilde makyaj yapmak istemeyip saçlarımı tarama zahmetinde bile bulunmadan tam tepemde bir topuz yaptım. Üzerimdeki tayt ve tişörtte bana ait, ucuz şeylerdi, Kuvars'ın bana aldığı o pahalı etiketlerin hiçbirine sahip değillerdi.

Kendim gibiydim. Hep olduğum gibi. Hep hissettiğim gibi.

Aynadan son kez kendime bakıp berbat göründüğüme emin olduktan sonra giyinme odasından çıkıp sınav giriş belgelerimi ve kimliğimi almak için yatak odasına girdim. Yatak hiç bozulmamıştı. Kuvars'ın nerede olduğunu merak eden bir yanım endişeyle kalbimin titremesine neden olurken hızla belgelerimi bulup çantama sokuşturdum. Ardından onu dün en son gördüğüm yere çalışma odasına geçtim.

Bilgisayarının hemen başında öylece uyuyakalmıştı. Perdeler çekili olduğu için oda tamamen karanlıkken yavaşça odanın içerisine girdim. Öyle masum duruyordu ki uyurken, istemsizce onun kemikli yüz hatlarını, uzun kirpiklerini izledim. Odayı dolduran kokusunu içime çekmek ister gibi derin bir nefes aldım. Bir yanım koşup onu uyandırmak, öpücüklere boğmak, içeride yatmasını söylemek için delirirken, diğer yanım ona öyle kırgındı ki, dü yaşadıklarım, bana güvenmeyişi aklımdan çıkamıyordu.

O yüzden hiçbir şey yapmadan ağır ağır kapıyı kapattım ve odadan gerisin geri çıktım.

Beynimin içindeki düşünceler bile öyle odağını kaybetmişti ki, artık yolumun ne olacağını bilmiyordum. Şu an aklımda olan tek şey sınava girmek ve kazanmaktı. Sonrasına daha sonra karar verecektim.

Derin bir nefes verip çantamı da yanıma aldıktan sonra dışarı çıktım. Görüntüm o kadar tükenmişti ki, beni böyle görmeye alışkın olmayan birkaç korumanın başı benim olduğum tarafa çevrildi.

"Cemre Hanım, günaydın, hemen arabayı çıkartayım ben." Kuvars'ın şoförü bana istinaden konuşurken ona başımı olumsuz anlamda salladım.

Bugün öğrenci belgesini gösteren herkes ücretsiz otobüsleri kullanabiliyordu. Bende bu haktan yararlanacaktım. Hep ait olduğum gibi.

LALWhere stories live. Discover now