Bölüm 10

6.5K 441 11
                                    

 Keyifli okumalar :)

Nereden çıktıklarını bilmedikleri bu adamlar bir anda önlerinde belirmişti. Yaklaşık on kişilik bizans askerleriydi. Ellerinde ki kılıçlarıyla birazdan tozun toprağa karışacağı kesinleşmişti. 

Duru korkuyla adamlara baktı. Leo'nun adamlarının bu kadar çabuk kendisini bulmamış olmasını diledi. Bir anda Altay'ın adamları kendisini etten duvarın içine almıştı. Görebildiği tek şey Altay'ın omuzlarıydı.

Altay karşısında ki adamları kolaylıkla alt edebilirdi. Ama aklı sürekli Duru'ya kayıyordu. Onu koruma isteğiyle içinde yakıcı bir alev gibi yükselirken onu yalnız bırakmadan nasıl bu adamları öldüreceğini düşünüyordu. 

"Bakın burada kim varmış?"

Altay konuşan kişiye baktı. Adamların arkasından çıkan kişiyle gözleri buluştu. Yüzünde alaylı bir tebessüm oturdu. Kılıcını toprağa saplayıp üzerinde ellerini birleştirdi.  Adam tekrar konuştu.

"Mukana Beyliğinin baş belası oğlu Altay."

Altay'ın tebessümü genişledi. Ama aşağılayıcı bakışlarından birazda olsa kaybetmedi. Alaylı ses tonu karşısında ki adamı sinirlendirmek için yeterliydi.

"Bende diyorum kim bu eceline susamış adam. Marcus sıkılmadın mı adamlarının ölülerini toplamaktan?" 

Marcus sinirle karşısında ki adama baktı. Yıllardır süren toprak savaşlarında bu adama çok toprağını ve adamını kaybetmişti. Tüm kurduğu tuzaklardan kurtulmuştu. Tanrı'nın işine bakın ki bugün yıllardır beklediği intikamını alabilecekti. Şimdiye kadar geldikleri her karşılaşmada ne o Altay'ı öldürebilmişti, ne de Altay onu. Burada küçük bir av gezintisine çıktığında Tanrı ona bir armağan sunmuştu. 

Marcus'un siniri gördüğü şeyle gülümsemeye döndü. Tanrı bugün gerçekten onun tarafında olmalıydı. Aynı  alaycılıkla konuştu.

"Altay adamlarının sakladığı kadın, onunla bir yemek yemek isterim' biraz durakladı  'seni öldürdükten sonra." 

Altay'ın yüzünde ki gülümseme solarken duygu belli etmeyen soğuk gözleri karşısında ki adamı buldu. 

Duru olanlar karşısında üzülse mi sevinse mi bilemedi. Karşısında ki adamın başka bir bizans lideri olduğunu anlamıştı. Leo olmadığı için sevinirken bu adamlardan nasıl kurtulacaklarını Allah bilirdi. Altay'ı ve adamlarını daha önce savaşırken görmüştü. Onlara güveni tamdı ama karşı tarafın sayıca üstün olmaları kalbindeki korku sarmaşığını harekete geçirmişti. Altay'ın gerilen  sırtıyla şimdi yüz yüzeydi. Ne zaman konu kendisine gelmişti anlamadı. Karşısında ki bu boş boğaz adamı görmek istemesine rağmen Altay'ın tepkisinden korktuğundan onun sırtını izlemeye devam etti. 

"Yemek yemek için yeterince vaktin olmayacak." Altay kılıcını  sapladığı yerden çıkardıktan sonra Barlas'a bir bakış attı. Barlas Duru'nun kolunu çekerek üç adamın arkasına geçti. Duru'yu kendisiyle bir ağacın arasına sıkıştırdı. Duru hançerini çıkarttı. Barlas'ın sırtından olanları görmeye çalışıyordu. 

Altay karşısında ki iki bizans askerini öldürmüştü. Şimdi yıllardır bekledikleri karşılaşma gerçekleşmişti. İki adam da birbilerini test  edip bir iki hamlede bulundular.  Altay uzun süredir düşmanı olan bu adamı bugün öldürürse keyfi yerine gelecekti. Ama Duru'nun zihninin bir köşesinde olması tam olarak odaklanmasını engelliyordu. Barlas'a güveni tamdı lakin kimse onu kendisi gibi de koruyamazdı. Bu düşünceler arasında Marcus'un bir hamlesini daha ustalıkla bertaraf etti.

Barlas kendilerine gelen adama bir iki adım yaklaşıp adamın saldırmasını beklemeden, bizans askerinin boynunu göğsünden ayırdı. Atmaca ve Gökalp'te ikişer adamla savaşıyorlardı. Onlara yardım etmek istese de beyinin emrini hiçe sayamazdı. Tekrar eski pozisyonuna geçip Duru'nun önüne siper oldu. 

Cesur Gelin (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin