Bölüm 3

8.6K 528 8
                                    

  Duru atıyla ilerlerken ormanda duyduğu erkek seslerinin ardından atını yavaşlattı. Sesler önünde ki patikadan geliyordu. Leo'nun onu bulduğu düşüncesi gözünün kararmasına neden oldu. Korku tüm benliğini ele geçirmek üzereydi.

Derin nefesler alıp kendi kendisini sakinleştirdi. Atından inip ipini tuttu. Atıyla birlikte ses çıkarmamaya çalışarak sol taraftaki ağaçların içine girdi. Adamları görebileceği bir açıklık arıyordu. Ağaçların kurumuş yaprakları her adım atışında daha fazla ses çıkarıyordu.

Akça'yı patikadan görülmeyecek şekilde bir ağaca bağladı. Yelesini sevip "Hemen döneceğim kızım." Dedikten sonra daha iyi bir görüş açısı elde etmek için seslerin geldiği yöne ilerledi.

Çalıların arasından baktığında üç adamın yerde dizleri üzerinde olduğunu gördü. Her birinin başında iki adam olmak üzere yedi kişide onları esir almıştı.

Duru rahatladı. Bunlar Leo'nun adamları olamazdı. Kıyafetler Leo'nun adamlarına ait değildi. Yüzünü istemsizce bir gülümseme kapladı. İlk defa tam anlamıyla mektubu ulaştırabileceğini hissetti. Babasının yüzünü kara çıkarmak istemiyordu.

Yerde ki üç adama acıdı. Ama kimsenin işine burnunu sokacak durumda değildi. Önce kendi canını kurtarması lazımdı. Bu yüzden oradan sessizce uzaklaşıp mektubu Mukana kalesine götürmeliydi. Arkasını dönüp çalılardan uzaklaşıyordu ki duyduğu kelimeler onu olduğu yere çiviledi.

"Demek meşhur Mukana Beyinin oğlu Altay Bey sensin."

Bu sözlerin arkasından atılan kahkaha midesinin bulanmasına neden oldu. Kimsenin işine karışmayıp gitmek istiyordu. Ama bu adamlardan biri gerçekten Mukana Bey'inin oğlu ise onu kurtarmak zorundaydı.

Eğer bu adam ölürse muhtemelen savaş olacaktı. Ve kimse onun ailesine yardım etmeyi düşünmeyecekti. Bu düşüncelerle tekrar arkasına baktı. Hepsinin karşısında duran adamın bir eli kılıcındaydı. Konuşan da oydu. Liderin o adam olduğunu düşündü.

İstemsizce hançerine dokundu Duru. Bir plan yapmak zorundaydı. Hepsine gücünün yetmeyeceğini biliyordu. En azından esir olan adamlarda savaşırsa bir şansları olacaktı. Aklına gelen fikirle gözleri parıldadı. Bir kuş bulmak ümidiyle etrafa baktı. Onu öldürüp adamları tuzağa çekebilirdi.

Ama şans bugün ondan yana değildi. Değil bir kuş etrafta herhangi bir canlının olduğundan bile şüpheliydi. Kılıcın kınından çıkma sesiyle korkuyla adamların tarafına döndü. Hızlı olmak zorundaydı. Aklına gelen tek çözüm yolunu uyguladı. Hançerini çıkarıp kolunu kesti. Bazen istediğin şeyler için bir şeyler feda etmeliydin.

Hançerini üzerine sildikten sonra, hançeri sağlam kolunda kıyafetinin içine sakladı. Adamların görmeyeceği şekilde çalılardan çıktıktan sonra kolundan akan kanı karnına bastırdı. Herkesin karnından yaralandığını sanması için dua etti. O zaman kimse onu tehdit olarak görmezdi. Peleriniyle yüzünü olabildiğince örttü. İnleme sesleriyle karışık adamlara doğru yürümeye başladı.

Liderin onu fark edip kılıcını yere indirmesiyle son anda yetiştiği için şükretti.

Kalbi göğsünden çıkacakmışçasına hızlı atıyordu. Tek bir şansı vardı. Yoksa ölecekti. Altay Bey olduğunu duyduğu adamla göz göze geldi. Kirlenmiş beyaz teni, dağılmış kumral saçları ve kendisini içine hapseden buz gibi kahve gözleri şuan aptalca davrandığını düşündürdü. Ama her şey için çok geçti. Bu gün daha kaç kere ölümle burun buruna geleceğini düşündü. Ölmemek için dua etti.

Yanına gelip diz çöken adamın sorusu üzerine gözlerini adama çevirdi. Adam yarasını anlamaya çalışıyordu. Tek bir hamleyle hançerini çıkarıp adamın boğazını kesti. Adam elleriyle kesilen boğazını birleştirebilecekmiş gibi boğazını sımsıkı tuttu. Ve yere devrildi. Son nefesini verdi. 

 Altay tetikte, kadının ne yapacağını bekliyordu. Adamın boğazını kesmesiyle orada bulunan dokuz adam neye uğradıklarını şaşırdı. Ama kendini en çabuk toparlayan da Altay oldu. Kollarından biriyle başında bekleyen adamın kasıklarını dirsek geçirdi. Adam iki büklüm olurken elindeki kılıçta yere düştü. Hızlı davranan Altay diğer adam kellesini koparmadan önce yere yatarak kılıcı alıp gelen kılıç darbesini savurdu. Atmaca ve Gökalp'de aynı şekilde davranarak ellerinde birer kılıçla ayağa kalkmayı başarabilmişlerdi.

Üç adam sırt sırta verip etrafını saran beş adama baktılar. Bu onlar için kolay lokmaydı. Altay'ın gözü kıza takıldı. Kız ayağa kalmış elinde kılıçla savunmaya geçmişti. Kolundan hala kan akıyordu. Hangi aptal kız tanımadığı insanları kurtarmak için kolunu keserdi ki?

Kendilerini esir eden adamların başı kızın karşısına geçmişti. Altay adamın iyi dövüştüğünü tahmin ediyordu. Kız canlarını kurtarmışken, şimdi boş yere ölmesini izin veremezdi.

Altay kısa bir nara atıp karşısında ki düşman askerine kılıcını savurdu. Sayı üstünlüğü karşı tarafta olsa da, kimse Altay'ın adamları gibi iyi dövüşemiyordu. Kılıç sesleri fırtınalı havaya karışıp yok oluyordu.

Duru karşısında ki adamla görünmez bir çemberin etrafında dolanıp duruyordu. Hem Güral hem de Duru rakibini tartmaya çalışıyordu.

Güral işlerini bozduğu için yeterince sinirlenmişti. Şimdi tek istediği bu kızı öldürmekti. Bir anda kıza kılıcını savurdu. Ama Duru daha önce öldürdüğü adamın kılıcıyla onun darbesini çok güzel savurdu. Birkaç hamleden sonra ikisi de rakibinin hareketlerini tahmin edebilecek pozisyona gelmişti.

Duru kesik kolunun sızlamasından dolayı adama odaklanamıyordu. Acı içinde tekrar koluna bakarken Güral'ın yaptığı hamleyi çok geç fark etti.

Altay karşısında ki iki adamı öldürdükten sonra kalanları adamlarına bırakıp kıza yardım etmeye gitti.

Duru'nun boynuna inecek olan kılıç darbesini Altay ustalıkla savuşturduktan sonra Duru'yu sağlam kolundan tutup arkasına çekti. Bu hamle üzerine Güral daha fazla direnemeyeceğini anlayıp atına doğru koştu.

Altay kaçan adamın peşinden gitmedi. Çünkü kadının bir an önce tedavi görmesi gerekiyordu. Atmaca ve Gökalp'te kalan üç adamı yere serdikten sonra beylerinin yanına geldiler.

Duru kılıcın gelmesiyle öleceğini düşünse de Altay onu kurtarmıştı. Şimdi de soran gözlerle kendisine bakıyordu. 

Cesur Gelin (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now