Bölüm 17

4K 289 31
                                    

Yemek saatinin gelip çatmasıyla herkes sofraya oturdu. Beyler beylik hakkında konuşmalar yaparken, kadınların aklından bin bir çeşit düşünce geçiyordu. Altay ekmeğe uzanırken karısının elinde ki sargıyı gördü. Kaşları istemsiz bir şekilde çatılırken Duru'nun kucağında eteklerinin arasına saklanmış elini aldı. Duru daldığı düşüncelerden elinin çekilmesiyle sıçradı.Masada oturanlar oluşan hareketliliğe baktı. 

"Eline ne oldu?" 

Duru herkesin gözünün üzerinde olmasından dolayı rahatsızlık hissedip kıpırdandı. Yavaşça elini çekmek istese de adamın elleri arasından kurtulamadı. Kocasının endişeli aynı zamanda biraz da kızgın gözlerine bırakması için bir bakış attı. 

"Önemli bir şey değil."

"Ne demek önemli bir şey değil Duru? Elinde kafam kadar sargı var ne oldu?" adamın haddinden biraz yüksek ve sert sesi Duru'nun gözlerinin dolmasına yetti. Herkesin içinde ona böyle kızması kalbinde ki çiçekleri bir parça soldurdu. Uzatmasını anlamıyordu. Zaten odalarına gidince anlatırdı. Adamın hala cevap bekleyen yüzü susmasına izin vermedi. 

"Kestim." dedi kırıldığı belli olan sesiyle. Altay gözleri dolan kıza hayretle baktı. Evet sesini biraz yükseltmişti ama bu onun için endişelendiğindendi. O göz yaşına dahi kıyamazken elinde kocaman sargıyla yanında oturmasının nedenini bilmek onun hakkıydı. Elini bırakıp bir şey demeden yemeğine döndü. Zaten gerginken bir de Duru'nun dolan gözleri onu iyice sinirlendirmişti. Endişelendiğini göremiyor muydu? 

Duru adamın sinirle ekmeği alıp yemeğine dönmesiyle bakakaldı. Ne demişti ki şimdi?

"Geçmiş olsun kızım dikkat et." diyen Şahin Bey'le bakışlarını ona çevirip tebessüm etti teşekkür mahiyetinde. Geri kalanlara bakmadan yemeğine döndü. Bu manzarayı göz ucuyla izleyen Gülbeyaz günler sonra ilk kez gülümsedi.  Biraz bekle Duru bu kaleden gideceksin.

  İştahı kaçan Duru yemeğiyle oynayıp ağzına pek bir lokma koymazken, Altay sinirini önünde ki çorbadan çıkarmaya çalışıyordu. Kalan yemek sessizce geçmişti. Şahin Bey yemekte Altay'ı odasına çağırmıştı. Altay yemekten sonra babasını takip etti.

 Duru biraz hava almak için kalenin bahçesine çıktı. Aklından yemekte olanlar geçiyordu. Altay sesini yükseltmesine rağmen o hiç bir şey dememişti lakin sinirlenen yine Altay'dı. Onu anlamak için çabalamak bazen yoruyordu. Evlilik böyle bir şey miydi? Derin bir nefes aldı. Kararan gökyüzünde bu gün yıldızlar gözükmüyordu. Serin esinti onu soğuktan titretirken omzuna bırakılan battaniye daldığı uçsuz bucaksız gökyüzünden onu çekip aldı. Battaniyeyi koyan kişinin Altay olduğunu bilmesine rağmen yine de yanında duran adama bakmaktan kendini alıkoyamadı. Onunla arasında belirsiz şeyler olması hoşuna gitmiyordu. Adam cebine koyduğu elleri, aralık bacakları, her an saldıraya hazır olduğunu kanıtlayan dik ve tetikte olduğu bedeniyle daha demin kendisinin bakmış olduğu gökyüzüne bakıyordu. Adamın bir adımına karşılık kendiside bir adım attı. 

"İçim ısındı, teşekkür ederim." Duru'nun kelimleriyle Altay'ın yüzünde tebessüm oluştu. Altında yatan gizli anlamı anlamıştı. Yİne de nazlanmaktan kendini alamadı. "Benim bir battaniyem yok, içim aynı."

 Duru adamın sözleriyle tebessüm etti. Aralarında ki iki adımlık mesafeyi kapatıp adamın kaslı kolları altına girdi. Altay'ın bedenini, narin ince kollarıyla sardı. Adamda bu gelişi hoşnut bir tebessümle karşıladı. Karısına sarıldı.

"Şimdi nasıl?" 

Altay sırıtarak karısına baktı. " Benim battaniyem daha güzel." Duru aralarında ki soğukluğun gitmesiyle tebessüm edip başını Altay'ın sert göğsüne koydu. Kolları hala olması gereken yerde adamın belindeydiler. Altay'da aynı şekilde onu tüm kötülüklerden koruyormuş gibi sarılıyordu.

Cesur Gelin (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin