Bölüm 24 ~ FİNAL

5.2K 326 76
                                    

1 gün önce

Altay haberi aldığından beri olduğu gibi öfkesi onu kor alevlerde yakıyor çaresizliği bu ateşi harlamaktan başka bir şey yapmıyordu. Kalenin etrafını kuşatma altına aldıklarından beri iki gün geçmiş Duru'nun durumunu bilmediği için hiç bir şey yapamadan öylece bekliyorlardı. Ele geçirdikleri İsera beyliğine bir miktar alp bırakmışlardı. Kalan alpler ise savaştan çıkmış yorgundular.
Sinirle yeri tekmeledi. Gözlerini dikmiş uzaktaki kalesinde Duru'ya dair bir iz aradı. Amcası, babası, alpleri hatta ittifak halinde oldukları beyler hepsi Altay'ın bu halini izliyorlar ellerinden üzülmekten başka bir şey gelmiyordu. Gözlerini yumup dua etti. Çaresizlerin çaresi, dertlilerin devası Allah'tan, her şeye gücü yeten Rabbin'den yardım diledi.
Çaresizlik yüreğini zincirlemiş sıktıkça sıkıyordu. Nöbetçilerden birinin telaşlı ayak sesini duymasıyla gözünden firar eden yaşı parmağıyla sildi. Boğazını temizleyip babasına bilgi veren nöbetçinin yanına ilerledi. 

"Şahin Beyim bir birlik bizans askeri ve başlarında Lord Marcus Dean olduğunu söyleyen adam Altay beyimle görüşmek istediklerini bildirdiler."

 Şahin bey soru soran gözlerle oğluna baktı. Altay  kendisinden cevap bekleyen nöbetçiye başıyla adamları getirmesini işaret etti. Şahin Bey oğlundan bir açıklama beklese de Altay tek kelime etmedi. Silahlarını teslim etmiş olan iki bizans askeri ve Marcus, beyler heyetinin yanına götürüldü. 

Altay tüm ciddiyetiyle adama bakıyordu. Diğer beylerinde bu görüşmeye şaşırdıkları yüzlerinden belliydi. Marcus merakla kendisini izleyen heyeti görünce gülümsemesini zor tuttu. Gelişi insanları oldukça şaşırtmıştı. Kendisini dikkatle izleyen Altay Bey'e döndü.

"Yalnız konuşabileceğimizi umuyordum." 

Altay adamı inceledi. Ciddi ve kendinden emin duruşu önemli bir konuşma olacağının habercisiydi. Bir kaç saniyenin ardından başıyla onaylayıp ayağa kalktı. 

"Altay" 

Babasının uyarıcı ses tonu onu durdurdu. "İzin verirseniz yalnız konuşmak istiyorum beyim."  Şahin bey oğluna oldukça güveniyordu lakin şimdi aklı yüreğinin esiri olmuş dikkati dağınıktı. Korktuğu yalnız konuşurken ona zeval gelmesiydi. Zaten oğlunun bu konuşma hakkında izahat vereceğini biliyordu. Başıyla onayladı. Altay beyin arkasında duran Atmaca ve Gökalp'e beylerini yalnız bırakmamaları için başıyla işaret verdi.  Altay adamlarının arkasından gelmesini  görmezden geldi. Bu kadar insanın içinde Marcus'un kendisine herhangi bir şey yapamayacağını biliyordu. Kimsenin konuşmalarını duyamayacakları bir yere gelince iki adamda alplerinin uzakta beklemeleri için işaret verdi.

"Altay Bey olanlar için üzgünüm. Bu durumdan haberim yoktu. Zaten olsa idi asla anlaşmanın bozulmasına izin vermezdim."

Altay adamın konuşmasına alaylı bir tebessümle karşılık verdi.  Marcus Altay'ın tavırlarını görmezden geldi.

"Size yardım edeceğim. Gidip anlaşmayı gerekçe gösterip imparatorun adını kullanıp kaleyi terk etmelerini sağlayacağım." 

"Buraya dalga geçmek için mi geldin?" Altay'ın buz gibi ses tonu gecenin ayazı ile yarışır haldeydi. Alayla gülümseme sırası Marcus'taydı. Altay kendisini tutamayıp adamın yüzüne bir yumruk atarken Marcus gelen darbenin etkisiyle yere düştü. Marcus'un askerleri müdahale için yanlarına gelirken Marcus elini kaldırıp adamları durdurdu. 

"Sinirini çıkardığına göre" dudağından akan kanı sildi " konuşmama devam edebilirim" yerden destek alarak ayağa kalktı. Aynı ciddiyetle Altay'a bakıyordu. Altay olanlara anlam veremiyordu. "Şimdi beni iyi dinle seninle dalga falan geçmeye gelmedim." 

Cesur Gelin (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin