Bölüm 11

6.4K 413 10
                                    

Duru ne kadar süredir o yatakta ağladığını bilmiyordu. Artık göz yaşları tükenmiş yerine sadece derin iç çekişler kalmıştı. Saatlerce ağladığından olsa gerek gözleri acıyordu. Üstelik kıpkırmızı olduklarına da emindi. Derin bir nefes daha aldı. Altay'ın kalbini kırmıştı. Hem de öyle çok kırmıştı ki adamın gözlerinde görmüştü o kırıklığı. Ne yapacağını bilmiyordu. Altay hala gelmemişti. Derin bir nefes daha alıp yataktan kalktı. Odada bulunan ibrikten su döküp yüzünü yıkadı. Toparlanması gerekiyordu. Böyle ağlayarak Altay'ın gönlünü alamazdı. Madem onu kırmıştı o zaman o da onu düzeltirdi. Hem Altay ne demişti seni kaybetmekten korktum. Bu düşünce az da olsa tebessüm etmesini sağlamıştı. Altay onu önemsiyordu. Aynı onun Altay'ı çok çok fazla önemsediği gibi. 

Annesi her zaman 'Sevgi her şeyi iyileştirir. İçinden çıkamadığın durumlarda kalbini dinle o sana doğru olanı gösterecek.' derdi. Şimdi Duru kalbini dinleyecekti. Bu kalbinde ki şeyin sevgi mi yoksa minnet mi olduğunu bilmiyordu. Ama Altay'ın o üzgün gözlerini gördüğünde bunun minnet olmadığını anlamıştı. Duru apansız bir şekilde kocasına aşık olmuştu. Fark ettiği bu gerçeklik ibriği elinden düşürmesine neden oldu. İçinde ki su yere dökülürken o sadece izledi. Ah, bu suyun yayılması gibi hızlıca Altay kalbine girmiş ve orada hükümdarlığını ilan etmişti. 

Ne yapacağını bilmiyordu. Gidip söylese miydi acaba? Ya reddederse sevgisini? Bir kere daha kırılmaya gücü var mıydı emin değildi. Kalbinin eşini bulmuşken bir kere daha yalnız kalabilir miydi? Hayır kalamazdı. Bir acıyı daha kaldıramazdı yüreği.  Odada bir ileri bir geri giderken ne yapacağını düşünüyordu. Acaba Altay da onu seviyor muydu? Korktuğunu söylemişti. Neden korksun ki sevmese? Çünkü ona emanet edildin dedi içinde ki ses . Ama belki de seviyordur. Belki dedi içinde ki ses bir kez daha.  Düşünmekten başı ağrımıştı. Bunu daha sonraya saklayacaktı. Şimdi Altay'dan özür dilemesi gerekiyordu. Yatağın kenarına oturdu tekrardan, başı dönmüştü bir ileri bir geri gitmekten. Altay gelene kadar bekleyecekti. Gelirdi biliyordu. Evlendiklerinden beri hiç yalnız bırakmamıştı onu. Derin bir nefes daha aldı içinde fısıldayan sesi duymamak için. Umarım.

Altay sinirinin geçmesi için saatlerdir yürüyordu. Önce nöbetçileri denetlemiş. Sonra göle gitmiş biraz göl kenarında oturup yıldızları izlemişti. Tekrar beyliğe geldiğinde tam sakinledim demişti ki Duru'nun sözleri bir kere daha kulaklarında yankılandı. Bu kadar çok kızmaması gerekiyordu. Ama kızıyordu işte. O Duru'ydu karısı. Evet belki bu sözleri başka biri söylese tepki bile vermez güler geçerdi. O kendisini biliyordu. Ama Duru'nun onu yanlış tanıması onu böyle acımasız biri gibi görmesi yüreğini dağlamıştı. Neden dedi içindeki ses neden? Tabi ki çok basitti cevabı. Ömrünü geçireceği kadın onu doğru tanımalıydı. Yoksa bu evlilik yürümezdi. Alayla güldü içinde ki ses gerçekten mi dedi. 

Altay daha fazla düşünmek istemiyordu bir kere daha nöbetçileri  kontrol etti. Gecenin bir yarısı artık yapacak bir iş bulamadığından mecburen çadıra gidecekti. Aklı mecburen dese de kalbi mecburen olmadığını biliyordu. Duru'nun çıkarken ağladığını görmüştü. Onu merak ediyordu. Ama bunu kendine itiraf etmeye henüz hazır değildi. Derin bir nefes daha aldı çadırın önünde ve içeri girdi. Duru'da onun içeri girdiğini görünce ayağa kalktı. Altay onun uyuduğunu düşünmüştü. Birden karşısında görünce afalladı. 

Duru'nun gözlerinin etrafı şişmiş, içleri kızarmıştı. Aynı zamanda burnu da kızarıktı. Silmekten diye düşündü Altay. Ne kadar süredir ağladığını düşündü. Onun ağladığını görmekten hoşlanmıyordu. Kalbinde ki sancılar artmaya başladı. Duru kendisine öyle bir bakıyordu ki kalbinde ki sevgi ve merhamet adamı ele geçirdi. Öfkesi bir balon gibi söndü. Ama gururu hala oradaydı. Gidip de sarılmadı kadına onun konuşmasını bekledi gözlerine bakarak.

Cesur Gelin (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now