Bölüm 15

4.4K 304 11
                                    

Orman yangınlarından etkilenen herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.  Rabbim hepimizin yardımcısı olsun.

Altay, Gökalp ve Barlas'a etrafı kontrol etmeleri için emir verdi. Adamlar bu emri yerine getirmek için ellerini göğüslerine koyup selam verip oradan ayrıldılar. Duru düştüğü yerden çoktan kalkmıştı. Alex öyle sert vurmuştu ki yüzünün kızardığını hatta belki de morardığını tahmin ediyordu. Yine de sızlayan yanağını bir tarafa bırakmış, Altay'la göz göze gelmemek için müthiş bir çaba harcıyordu. Bu kez fazlasıyla haksızdı. Üstelik tahmin ettiği üzere Altay kendisine güvenilmediğini düşünüp kırılmıştı.  Kendini nasıl affettireceği hakkında en ufak fikri yokken merakına yenik düşüp Altay'a baktı. 

Altay o kadar sinirliydi ki bir sağa bir sola gidiyordu. Alex'i öldürmek içini soğutmamış üstelik ölmeden önce ettiği laflar kanına dokunmuştu. Duru'ya başkasının değil dokunduğunu yaklaştığını bile düşünmek sinirlerini kamçılıyordu. Üstelik o adam kendi karısına vurmuştu. Onun sorumluluğunda olan ona emanet edilen karısına, ah bide bunlar yetmezmiş gibi karısı ona güvenmiyordu. En çok kalbini acıtan da buydu. Hatta belki de bu yüzden bu kadar öfkeliydi. Karısının ilk fırsatta güvenmeyip kendisini takip ettiğine mi kızsa böyle bir tehlikenin ortasına düştüğüne mi kızsa karar veremiyordu. Parmaklarıyla burun kemerini sıktı düşünmekten başına ağrı girmişti.  Sonra bakışlarını karısına çevirdi. Göz göze gelmelerinin üzerine Duru utanç ve mahcubiyetle  gözlerini kaçırdı. Altay'ı daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti. Her seferinde adamı daha da sinirlendirmeyi nasıl başarıyordu merak ediyordu doğrusu. 

Altay bakışlarını Duru'dan Ayçıl'a çevirdi. O da Duru'dan farksız değildi. Sinirlerine hakim olmaya çalışarak, tabi ne kadar hakim olduğu tartışılır, konuştu. Sesi öyle soğuk öyle sertti ki Ayçıl korkuyla bir adım gerilemiş, Duru ise titremesine mani olamamıştı. 

"Bir açıklama bekliyorum" diye başladığı sözlerini kendisini tutamayıp bağırarak tamamladı "NASIL KENDİNİZİ BÖYLE TEHLİKEYE ATARSINIZ?" 

Ayçıl korkuyla Duru'ya yanaşırken Duru açıklama yapmak zorunda olan kişinin kendisi olduğunu farkına vardı. Vardı varmasına da galiba geçici hafıza kaybı yaşıyordu. Çünkü kendisini anlatacak tek kelime zihninde yoktu. Bomboştu beyni. Duru etrafında ki adamlara baktı. Atmaca'da Hamza'da aynı öfkeyle bekliyorlardı. Eğer Altay olmasaydı çoktan Ayçıl'ı paylayacaklarına emindi. Suçu üstüne alması gerektiğini bilerek konuşmaya çabaladı. Belki alttan alırsa Altay'ın siniri geçerdi. 

"Hayatım bana kızgın olduğunu biliyorum ama bir sor neden bizi takip ettiniz diye?" Duru ağzından çıkan kelimelere inanamadı. Adam şimdi sorsa ne diyecekti acaba? Kocacım sen benim sorularıma cevap vermedin ben de takip edeyim mi dedim diyecekti.  Altay ise karısının herkesin yanında hayatım demesine takılmıştı. Canından çok sevdiği kadının kullandığı sevgi  sözcüğü için sevinse mi olanlardan dolayı kızsa mı yoksa adamlarının yanında böyle açıkça konuştuğu için utansa mı? Bu kadın onu yakında öldürecekti. Yine de merakı her şeyi bastırmış karısının nasıl bir açıklama sunacağını bekliyordu. Derin bir nefes alıp kontrollü sert sesiyle sordu.

"Neden?"

Duru adamdan gelen soruyla öylece kalakaldı. Üstelik önemli zamanlarda kendini terk eden beynine de söylenmeden edemedi. Zaman kazanmak adına cümlelerini toparlayıp konuştu.

"Öncelikle Ayçıl'ın bu durumda hiç bir suçu olmadığını onu benim zorladığımı belirtmek istiyorum. Sonra da hayatım bunu baş başa konuşabilir miyiz?" diyerek eliyle ileri tarafı işaret etti. 

Altay bu kadında ki cesarete hayran kalıyordu. Tüm ahali karşısın da iki kelimeyi birleştirmekte zorlanırken karısı bir de onu yönlendiriyordu. Başını iki yana salladı. Ve eliyle önden gitmesi için yol verdi. 

Cesur Gelin (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now