Bölüm 18

4.1K 282 11
                                    

Leo kollarının arasında titreyen kıza biraz daha yaklaştı. Yüzüne yayılan tebessüm aslında ne kadar keyifli olduğunu gösteriyordu. Belki dedi içinden belki Duru'yu bu kadar arzulamasaydı, belki her baktığı kadında onu görmeseydi, bu kızda fena sayılmazdı. Kızın korkudan açtığını varsaydı yeşil  gözlerinin içi çoktan sulanmış bir iki damla yanağına akmıştı.  Yüzünde ki sırıtmayı silmeden usulca o damlaları sildi. 

"Şşşt, güzel kızsın aslında." Gülbeyaz'ı baştan aşağı süzmesiyle kız kollarında tekrar çırpınmaya, bağırmaya çalıştı. Ama adamın eli ağzının üzerinde öyle bir baskıyla duruyordu ki, nefes aldığına şükretse yeriydi. Boşa debelenip gücünü tüketmekten başka bir şey yapmıyordu. Onun bu hareketleriyle yüzünde ki sırıtmayı silip anında ölümcül bakışlarını kıza yönlendirdi. Bu Gülbeyaz'ın durması için yeterliydi. 

"Güzell, debelenmeyi kestiğine göre artık konuşabiliriz. Duydum ki sen Altay'a yanıkmışsın." Gülbeyaz duyduklarıyla kaşlarını çattı. Bunu kimseye söylememişti. Ama o kadar belli ediyordu ki halkın bunun hakkında konuşması aslında abes değildi. Yine de böyle bir dedikodunun döndüğünden haberi yoktu. Adamın sözlerinin devamını bekledi. "Onu kavuşmak istiyor musun?" Gülbeyaz, gözlerinden geçen heyecana engel olamadı. Ne diyordu bu adam böyle? Yoksa Allah tarafından bir melek mi gönderilmişti? Yine de tepki vermedi. Önce adamın derdini anlamalıydı. "Tepkisizliğini evet olarak alıyorum." Leo sırıttı. Çok az kalmıştı Duru'ya kavuşmaya. "Şimdi beni iyi dinle dediklerimi yaparsan sen Altay'ına kavuşursun, ben de Duru'ya anladın mı?" Gülbeyaz kararsızlıkla Leo'nun gözlerinin içine baktı? Kimdi ki bu adam ona nasıl güvenecekti?

~~~

Güneş tüm kızıllığıyla dağların ardından batarken gökyüzü yıldızlara ev sahipliği yapmaya hazırlanıyordu. Mukana beyliğinin kalesinde akşam yemeği için hazırlıklar tamamlanmış, sofraya çoktan oturulmuştu. Sofra da Altay ve adamlarının eksikliği belli oluyordu. Herkes ava gittiklerini biliyordu. Yine de Duru, Altay'ı görmediği zamanlarda hissettiği sıkıntıya engel olamıyordu. Sanki adamın başına sürekli bir şey gelecekmiş gibi hissediyor, onu görmeden iyi olduğunu bilmeden bu içini daraltan duygulardan kurtulamıyordu. Yine ruhunu sıkan bu duygular arasında yemeğini tamamladı. İzin isteyip bahçeye çıktı. 

Karanlık geceyi süsleyen yıldızlara bakarken 'Keşke dün akşam ki gibi Altay gelip omuzlarıma bir battaniye bıraksaydı' demekten kendini alamadı. Sıkıntıyla çektiği derin nefesi verirken omuzlarına bırakılan battaniyeyle gözlerini kocaman açıp bırakan kişiye baktı. Sevinç ve heyecanla döndüğünde gözleri Altay'ı arasada karşısında gördüğü Gaye'yle yüzünü düşürmeden edemedi. Hanımının bu ifade değişikliği Gaye üzülmekten çok kıkırdatmıştı. Çünkü onu çok iyi anlıyordu. Hanımının yanına gelip o da gökyüzüne bakmaya başladı. 

"Sanırım beni görmek istemiyordunuz?" dedi tebessümle.

Duru yaptığının ne kadar ayıp olduğunu biliyordu ama hayal kırıklığına engel olamamıştı. Derin bir nefes alıp o da tekrar yüzünü gökyüzüne çevirdi.

"Kusura bakma Gaye, başka birinin gelmesini bekliyordum." 

"Bir tahminde bulunabilir miyim?"

"Ah tabiki." dedi Duru utançla tahmin etmesini aslında hiç istemiyordu. 

"Sanırım beyimi bekliyorsunuz?"

 Duru utançtan yanaklarının kızarmadığını umuyordu. Allah'tan Gaye'ye değil de gökyüzüne bakıyordu. Ne kadar belli ediyorsa ilk seferde Gaye bilmişti. İnşallah diğer insanlarda farkında değillerdir. Yoksa onların gözünde kocasından başkasını düşünmeyen aklı havada bir kız gibi gözükmekten kendisini kurtaramazdı. Biraz utanç biraz da sıkıntıyla sordu.

Cesur Gelin (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now