Bölüm 17.2

4.8K 373 215
                                    



Yeni bölüm geldiiii! 😍

Bölümün sonunu okuduktan sonra yapacağınız yorumları dört gözle bekliyor olacağım. 🌝

Vote vermeyi unutmazsanız çook sevinirim.

Artık başlıyoruz desenize? 👊🏻

Alex...

Sabahın ilk ışıkları kokusunun her yeri sardığı odasının penceresinden içeri sızarken onu seyrediyordum. Onsuz geçen senelerimi düşündüğümde ne büyük bir kayıpla yaşadığımı düşünmeden edemiyordum. Onu ilk gördüğüm andan beri hayali zaman zaman aklıma düşer dururdu. Şimdi o hayalim, kollarımda mışıl mışıl uyuyordu ve ben bir saniye bile kaybetmek istemiyordum. Sonsuza dek onu seyretmek istiyordum. Yüzündeki masumane çocuksuluğun ardındaki yaraları iyileştirmek istiyordum. Ona iyi gelmek için varlığım pahasına ne yapmam gerekirse yapacaktım. Onu seviyordum ve artık onsuz bir hayat düşünemez haldeydim.

Uykusundan uyanmaması için usulca başının altında duran kolumu çektim ve yataktan kalktım. Bu kadar güzel geçen bir geceyi harika bir kahvaltıyla taçlandırmak istiyordum. Onu dışarı çıkarmadan önce duşa girip hazırlanmam gerekiyordu.

Başta mutfağa yöneldim ve kahve makinesini çalıştırdım. Kahve demlenirken buzdolabının üzerindeki fotoğrafa baktım. Devin ve Alya'nın yüzlerini garip şekillere soktuğu eğlenceli bir altı kare duruyordu. Fotoğrafları tek tek incelerken yüzümde oluşan tebessüm gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Bir şey vardı. İçimde bir şey beni onlara itiyordu. Onları sevmek veya koruyup kollamak için hiçbir nedenim yoktu ama buna sürükleniyordum. İşin doğrusunu söylemek gerekirse kendi ayaklarımla onlara doğru koşuyordum ama bu his beni delirtiyordu. Sanki yıllardır bir aradaymışız ve ufak bir rüya görmüşüm gibi hissediyordum.

Alya'nın tatlı yüzüne dokunduktan sonra demlenen kahveyi bir bardağa döküp sıcaklığına aldırış etmeden büyük bir yudum aldım. Bir süre etrafta göz gezdirdikten sonra kanepenin üzerinde duran telefonumu açtım ve gelen mesajları kontrol ettim. Bugün çok önemli bir müşteriyle toplantım vardı. Kendi markamız olan Xgranityque başarılarına başarı katarak yükselmekteydi. Dünyanın dört bir yanına mermer ve granit ihraç ediyorduk ve ismimizi daha fazla sektörde duyurmak amaçlı çalışmalara girişecektik. Bugün görüşeceğimiz kadın lojistik alanında oldukça başarılı ve ün salmış bir kadındı. Bu yüzden hızla duş alıp Devin'i uyandırmalı ve kahvaltıya götürmeliydim.

Ev sanki benim evimmiş gibi rahat rahat geziyordum. Bu başta etik gelmese de sonrasında artık aramızda hiçbir engelin kalmamış oluşu bu düşüncemin yok olmasını sağladı. Sıcak suyu açtıktan sonra bedenimden aşağıya doğru süzülen her bir su damlasını hissediyordum. Sanki duyularım değişmişti. Hissettiğim şeyler artık daha canlıydı. İçtiğim kahveden aldığım tat, dokunduğum şeyler, kokular... Her biri Devin sayesinde bir anlam kazanmıştı sanki.

Duştan çıktıktan sonra elime geçen bir havluyla kurulandım ve üzerime dün giydiğim kıyafetleri giydim. Devin hala uyuyordu. Onun bu huzurlu nefes alış verişlerini izlemeye tekrar dalmadan uyandırmam gerekiyordu.

Yatağa oturduğumda ağırlığımla çöken taraf Devin'in kaşlarının çatılmasına sebep oldu. Gülümseyerek alnına düşen saçlarını yüzünden çektim ve onu severek uyandırmaya başladım.

"Devin," diye seslendiğimde tekrardan kaşları çatıldı. Sanırım ya bir rüyanın ortasındaydı ya da sesimi duyuyor ama uyanmak istemiyordu. "Hadi, kalkman lazım. Acıktım ve her an seni yiyebilirim." dedim. Bu fikri düşününce asla yadırgamayacağımı biliyordum.

Ona doğru eğilip alnına yumuşak bir öpücük kondurdum. "Kahvaltı servisi bitecek saat geç oluyor." dediğimde saat daha sabahın dokuzuydu. Ama birini nasıl uyandırmam gerektiğini bilmiyordum. Beni duyduğunu farz ederek, "Yoksa sen kahvaltıyı sen mi yapacaksın?" dedim.

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin