Bölüm 14.2

5.4K 451 203
                                    



Bol bol satır arası yorumları bekliyorum!  🤩

Keyifli okumalar. 🧜🏻‍♂️

Alex'i karşımda görmeyi beklemiyordum. Dün yaşadıklarımızdan sonra bir daha yolumuz kesişir mi onu bile bilmiyordum. Ama şu anda elinde tutmuş olduğu çiçekle karşımda dikiliyordu. Dudaklarından dökülen 'günaydın' kelimesi karşılık bekler gibi çıkmıştı dudaklarından.

"Günaydın." dedim çatallaşmış sesimle.

"Beni içeri davet etmeyecek misin?" diye sordu. Ela gözlerinin içerisine saklanmış yeşiller parlıyordu adeta. Hiçbir şey deme gereği duymadan kapıyla birlikte bir adım yana kaydım ve geçmesi için izin verdim.

İçeri geçtikten sonra almış olduğu buketi sehpanın üzerine bıraktı ve sanki kendi eviymiş gibi mutfakta bir şeyler karıştırmaya koyuldu. Kollarımı birbirine bağlamış, hayret içinde onu izliyordum. Şaka mı bu?

Alex yüzündeki tebessümle dolapları karıştırarak bulması gereken şeyi bulmuş ve yapmaya koyulmuştu. Kahvesini hazırlarken hala onu seyrediyordum. Bulunduğumuz durum çok garipti. Burada ne arıyordu?

"Burada ne arıyorsun?" dedim aklımdakini dilime dökerek.

"Kahve," dedi elindeki paketi kaldırarak.

"Onu kast etmediğimi biliyorsun." dedim.

Yavaşça arkasını dönüp bana baktı. Kalçasını tezgaha dayadı ve şimdi benim yaptığım gibi kollarını birbirine bağladı. "Dün yaşadığımız olay üzerine konuşmak için buraya geldim." dedi.

Gözlerimi kaçırmak istedim ama dik bakışlarla ona bakmaya devam ettim. Ne konuşacaktık ki?

"Seni dinliyorum," dedim kafamı geri atıp yüzüme düşen saçı geri iterken.

Gülümsedikten sonra kollarını açtı ve arkasını dönüp kahvesini hazırlamaya devam etti. Birkaç dakika kahveyle uğraştıktan sonra iki kupa bardağa da yapmış olduğu enfes kokan kahveyi doldurup kanepeye oturdu. Arkasına bakıp, "Otursana," dedi. Bu koltukta en son onunla saatlerce sohbet etmiştik. Bunu hatırlamak beni mutlu ettiği kadar ürkütüyordu da. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum ama başka çarem yoktu. Şu anda bu durumdan kaçamazdım. Onunla konuşmak zorundaydım.

Sonunda ayaklarıma komut verebildim ve yanına oturdum. Aramıza olabildiğince mesafe koymaya çalışıyordum. Nafile! Vücudum onu hissetmek için yanıp tutuşuyordu.

Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Dün için senden özür dilemek istiyorum." dedi. Evet, dün ciddi anlamda kalbim kırılmıştı çünkü resmen bir sürtük damgası yemiştim. Bunun için özür dilemesi hoştu. Kafamı eğerek özrünü kabul ettiğimi belli ettikten sonra sözlerine devam etti. "Çiçekleri de bu yüzden aldım. Senin kadar güzel birine yakışacağını düşünmesem de en güzel olanları seçmeye çalıştım." dedi.

Psikolojik olarak yanaklarımın kızardığını biliyordum ama ağzımdan çıkan istemsiz kıkırtı onun şaşırmasına yol açtı. "Benim kadar güzel biri demek," dedim. "Tanımadan böyle şeyler söylemen garip."

Derin bir nefes aldı ve bardağını bırakıp biraz daha yakınıma geldi. "Bence sorunumuz da bu," dedi. "Birbirimizi doğru düzgün tanımıyoruz ve birbirimizi seviyoruz."

Sarf ettiği son sözler gözlerimin fal taşı gibi açılmasına neden oldu. Şaşkınlıkla ona bakarken 'Ne var?' dercesine yüzüme bakıyordu. "Bunu daha fazla saklamamıza gerek yok Devin. İkimiz de yetişkin insanlarız." dedi.

Devin | RAFLARDA |Where stories live. Discover now