=7=

76 9 147
                                    

Yukarıda ki video'ya aşık oldum desem yeridir, ilk defa bir çinli grubu bu kadar sevdim galiba. Dünden beri dinliyorum şarkıyı, bağımlılık yaptı resmen.

Ha bu arada aslında başta söylemem geren bir şey vardı, aslında hikaye açıklamasından anlaşılabilirdi ama yine de söylemem gerekirdi. Kafede çalışan herkes çince biliyor, aralarında rahatça konuşabilmek için öğrenmişlerdi çinceyi. Zaten Hikaye açıklamasında Tae'nin söylediği şey çinceydi.

İnseong ,dawon ve Zuho kendi aralarında konuşurken, taeyang bugün olanları hatırladığı kadarıyla ve biraz abartarak komik hale getirip chaniye anlatıyordu. Küçük olanı çok endişelendirmek istemediği için tam anlamıyla anlatmıyordu bilerek. Yaşadığı şeyleri tam anlamıyla anlatsa Chani'nin delireceğine hiç şüphesi yoktu çünkü.

Herkes Taeyang'ın yanında beklerken kapı tıklama sesi ile inseong "GEL!" diye bağırdı. Kapı açılıp bir kafa içeri uzandı ve "Hani iki kişi burayı idare edemiyoruz da, biriniz gelse diyorum." siye devam etti sözüne. Dawon ise şöyle bir bakıp "Tamam birimiz gelir Y-" dedi ama sonunda durup bir baktı, kapıda ki göz devirip "Getir sonunu, getir" dedi dawonu teşvik etmek için, çok merak ediyordu ne diyeceğini.

Dawon sesinde bariz bir tereddütle "Young... Min" diye söylediğinde, kapıda ki ise "3 yıldır bu kafede çalışıyoruz, hala mı ayıramıyorsunuz ya. Kwangmin ben, Kwangmin." diye isyan etti. Dawon suçlu bir şekilde gülerken zuho "ne yapalım hyung ama ya." diye arka çıktı hyunguna. İnseong ise "aynen, çok benziyorsunuz birbirinize." diyerek ikiliyi toptan destekledi. Kwangmin ise göz devirmelere doymayan bir tavırla "Hyung, ikiziz biz. Benzememe gibi bir şansımız var mı sence?" dedi, buna hiçbiri bir şey diyemiyordu. Üç yıldır tanıdıkları ikizleri hala ayıramıyorlardı. 

"Bu arada galiba bugün Chani'nin günü." deyip beklenti ile baktı yatakta oturan miniğe, chani ise "tamam kwangmin hyung, sen git ben birazdan geliyorum." diye cevap verdi ve gitmesini bekledi. O gittiğinde taeyang da kalkmaya çalışıyordu, bunu gören chani ise hemen kalkıp omuzlarından bastırarak yatağa yapıştırdı ve "hayatta olmaz hyung, sen bugün dinleneceksin. Kalkarsan ölümün benim elimden olur." Diyerek yerinde kaldığından emin oldu ve daireden dışarı çıkıp cafe'ye açılan minik kapıya yöneldi.

Kapıdan geçip tezgahın arkasından geçerek askılıktan önlüklerden birini alıp giydi. O arada koşarak gelip oturan youngmin'i görünce gülerek "ya hyung ne çabuk yoruluyorsun ya?" Diye ona bulaştı. Kwangmin de, Chani'nin araksında kahve yaparken gülerken youngmin tehditkar bir şekilde parmağını kaldırıp "Bana bak Chani, ben bugün 1 dakika içinde 3 masadan sipariş alıp 4 masaya siparişlerini götürerek kendi hız rekorumu kırdım, susmazsan taeyang'a şikayet ederim seni. Sende arkadan pis pis gülme valla şu tepsiyi kafana geçiririm." Diye ona gülen ikiliye tehditler yağdırdı. ikili ise bu sözlerden sonra dudaklarını birbirine bastırarak gülmelerini durdurmaya çalıştı.

Chani önlüğün arkasından düğüm atıp youngmin'in ona uzattığı minik not defterini aldı, not defterini uzatırken büyük olan "birde 10 numaralı masaya bir grup geldi, onların siparişlerini toplu götür, ayrı ayrı uğraşma." diye açıkladı. Chani anladığını belirten bir ses çıkarıp yeni gelen müşterilerin olduğu masaları gezdi. Arada bir gezerken tanıdık bir ses duysa da kendinden başka garson olmadığı için takmamıştı bunu çok fazla.

En sonunda dayanamayacak hale geldiği zaman kasaya gidip yalvarır bakışları ile konuşan ikiliye "Ne olur şu dawon hyung'u falan birini çağırın, canım çıktı ya burada." Diye feryat etti. Youngmin'in "GİT KÖLEĞĞĞ!!!" diye bağırmasıyla Chani istemsiz gülmeye başlarken Kwangmin ise "Niye ben gidiyorum ya? Bir kerede sen git." diye söylendiğinde kafasına bir fiske yemişti bile "Sus, hyunga karşı gelinmez.". 

yìwài ^hwitae/Rochan^Where stories live. Discover now