=15=

75 5 148
                                    

Sunwoo yüzsüz bir şekilde gülümseyerek yurtlarında otururken, diğerleri endişeli bir şekilde hwiyoung'u bekliyordu. Küçük olanın çok bir yıkıma uğramamasını ummaktan başka bir şey yapamıyorlardı, birde o geldiğinde sunwoo'yu elinden kurtarmak için hazır beklemekten. Sunwoo'nun çekmesi gereken vicdan azabını onlar üstleniyordu.

Suçluluk duygusu birinde daha ağır basıyordu ki, sunwoo'nun kendi ile birlikte hwiyoung'u görmeye gelmesinden anlamalıydı böyle bir şey yapacağını. Dışında bir şey görünmese bile içinde fırtınalar kopuyordu, nasıl izin vermişti kardeşi bildiği çocuğun böyle yıkılmasına?

Şimdi yanına gitseler kimseyi yanına yaklaştırmazdı küçük olan, bu yüzden onun yurda gelmesini bekliyorlardı. Sunwoo'nun keyifle gülmesi ise onların sinirlerini daha da arttırıyordu. Sunwoo, hwiyoung'u çok iyi tanıyordu, bu yüzden olacakları birebir tahmin edebiliyordu. 

Ki bunu tahmin edebilen tek kişi sunwoo değildi, masada oturan yapışık ikizlerden tek farkları aralarında ki boy farkı olan ikilinin de aklında aynı senaryo vardı. Bu senaryonun gerçek olmaması için her şeyi yapmaya hazırlardı.

Sunwoo biliyordu, hwiyoung'la çocukluk arkadaşları oldukları için gayet iyi biliyordu. Çocukluğundan beri hassas bir kişiliği vardı bunu göstermese de, nedeni bilinmeyen bir şekilde Hwiyoung, Sunwoo'ya kıyamıyordu. Patlayacağı kişinin sunwoo olmayacağını orada ki herkes de gayet iyi biliyordu ama patlamanın boyutunu tahmin edemiyorlardı. Büyük olanın dayanabilmesini umuyorlardı sadece.

Youngbin sessiz sessiz otururken arada bir kendine atılan sinirli bakışları da hissediyordu, ama bir şey diyemiyordu çünkü kendi payı olduğunu da düşünüyordu bir yandan. Sunwoo ondan nefret etmesine rağmen onunla birlikte gitmeyi teklif etmesinden anlamalıydı bir hinlik yapacağını. Asıl üzüldüğü şey ise kurbanın yine hwiyoung olmasıydı (bu paragrafı suçlu hissettiğim için yazmadım kesinlikle).

Sunwoo'nun planı tıkır tıkır işlemişti, yanında youngbin'i de sürüklemişti ki hwiyoung ona çok fazla kızamadığı için bütün sinirini ondan çıkaracaktı. Kimsenin duyamayacağı bir tonla "umarım kıyamete hazırsınızdır." diye fısıldadı şeytani ifadesini hiç bozmadan. Kendisi ise olacakları sinemadaymış gibi izleyecekti odasının kapısından.

Jaeyoon'un bakışları yüzünde sinir bozucu gülümsemesiyle etrafa bakan çocukla kırmızı saçlı arasında gidip geliyordu. Sunwoo'yu durdurabileceğini düşünüyordu, zamanında hareket etseydi onu, bunu yapmadan önce durdura bileceğini düşünüyordu. Ama yapamamıştı büyük olan, sunwoo'ya olduğu kadar ona da sinirliydi bu durumda. Kestiremiyordu bilerek yapıp yapmadığını.

Rowoon'un ise siniri tamamen sunwoo'yaydı, sadece bakışlarına yansıyan sinir arada bir youngbin'e de uğruyordu. Sunwoo'ya chani'yi asla göstermemeye karar vermişti, onlara da aynı şeyi yapar diye korkuyordu. Kendisi arkadaş edinmediği gibi onlarında edinmesine izin vermiyordu, bu durum onu da çileden çıkarıyordu.

Kapıdan gelen anahtar sesiyle üçlü kapıya bakarken rowoon "Hyung... Olacaklardan haberin var değil mi?" diye sordu youngbin'e. Sessiz olması hiç hoşuna gitmemişti, yurdun içinde fırtına öncesi sessizlik vardı adeta. Youngbin yavaş bir şekilde kafasını sallarken "Hak etmediğim bir şey değil." diye cevap verdi, Jaeyoon tam bir şey söyleyecekken kapı açıldı ve yüzünde ki ifadesizliğe rağmen gözlerinde ki sinir 10 kilometre öteden okunabilen hwiyoung girdi içeri.

Hwiyoung daha ağzını bile açmamışken sunwoo bombayı patlatmak amacıyla "ne oldu ya hwi? Pek bir keyfin yok gibi sanki." Dedi son derece imalı bir tonla. Hwiyoung duyduğu ile sunwoo'nun üstüne yürürken onu tutan yine youngbin olmuştu, "SENİN BENİM MUTLULUĞUM İLE NE ALIP VEREMEDİĞİN VAR ÇOCUK?!! KENDİNLE BİRLİKTE BENİ DE SÜRÜKLEMESEN OLMAZ MIYDI BU YANLIZLIĞA?!" küçük olan gözü dönmüş bir şekilde bağırıyordu sadece. Sırtında ki ağrı vesaire hiçbir şey umurunda değildi.

yìwài ^hwitae/Rochan^Where stories live. Discover now