=11=

37 5 110
                                    

Hwiyoung utandığı için gülümsedi ve daha çok sokuldu ona. Taeyang ise onun kedimsi hallerine biraz şaşırdı başta ama sonra sırtını sıvazlamaya başladı. Hwiyoung "Yanında seni seven biri olması gerçekten güzel bir şeymiş." dedi mayışmış bir sesle.

Taeyang onu yavaşça kendinden ayırıp "oturalım istersen, ders başlayana kadar dinlenelim." Dedi ve küçük olanı bileğinden tutup duvar kenarına yönlendirdi. Hwiyoung memnuniyetsiz bir şekilde onu takip ediyordu arkasında. O sarılmanın biraz daha uzun sürmesini isterdi.

Duvar dibine çöküp yanını pat patladı küçük olan için. Hwiyoung da son hız yanına otururken gözlerini boş alanda gezdirdi taeyang. Kendileri köprü altlarında, boş ve geniş bodrumlarda, ormanda ya da terk edilmiş binaların çatılarında antrenman yapıyorlardı. Onların ise böyle şeylere ihtiyaçları yoktu, kocaman bir alanları vardı çalışmak için. Bir kez daha sorguladı dünyanın neden bu kadar adaletsiz olduğunu.

Kendisinin doğması bile suçken yanındakinin sahip olduğu imkanları gördükçe bir kez daha nefret etti dünyadan. Halbuki hwiyoung'un da hayatı onun düşündüğünün aksine iyi gitmemişti. Taeyang ailesi öldüğü için yeterli ilgi görmemişti, hwiyoung ise ailesi olmasına rağmen onu her zaman bir araç olarak gördükleri için yeterli ilgi görmemişti.

Ama bazı kişilerin aksine o ailesinin ona vermediği değeri onlara vermemişti, hep kendi kendine yetmişti, kendi kendine vermişti o sevgiyi. Bu yaşına kadar ayakta tutmuştu bu sevgi onu.

Taeyang için ise bu tam tersiydi. İlk ayrıldıkları zaman ailesinden o zamana kadar aldığı bütün sevgiyi kardeşine vermişti o, bunun karşılığını ilk bir kaç ay alamasa da sonradan fazlasıyla almıştı. Ama dawon onları bulmasaydı ya da inseong onları himayesine almasaydı ne olurdu düşünmek bile istemiyordu. Kendisi bir yere kadar yetebilmişti küçük kardeşine, o onun her şeyiydi, ama taeyang'ın da bir kapasitesi vardı.

Kendi yaşadıklarına kıyasladığın da yanında oturan kişiden nefret etmek istedi taeyang. Ama kimsenin göremediği bir şeyi de gördü ondan nefret etmeye çalışırken, hiç kimseye karşı çıkartmadığı gülümseme maskesinin arkasında ki saklı hüznü gördü taeyang onun gözlerinde. Bu yüzdendi pistteki sarılması, içinden bir ses buna ihtiyacı olduğunu söylemişti.

Düşünceleri arasında omzunda hissettiği baskı ile kafasını sola çevirdi ve omzuna yatmış, öylece pisti izleyen hwiyoung'u gördü. Hwiyoung ise üstünde hissettiği bakışlar ile ona bakıp "bir sakıncası yok değil mi?" Diye sordu. Taeyang karşılaştığı soru ile gülerek "bugünlük kölenim, istediğini yapabilirsin ya da benden isteyebilirsin. Özür olarak kabul et bunu." Dedi.

Hwiyoung donuk gözleri ile sahaya bakarken "senden istediğim tek şey sorularımı cevaplaman." Dedi yine gözleri gibi donuk bir sesle. Taeyang ona kısa bir bakış attıktan sonra "elimden geldiğince cevaplarım." Dedi, kafasını duvara yaslarken. Hwiyoung'un kafasında dolaşan soruların gûl olup olmadığını açık edecek sorular olmamasını umdu sadece.

"İlk olarak, sadece merakımdan soruyorum, pistte olan neydi öyle?" Diye sordu hwiyoung ilk olarak, taeyang ise sadece gerçeği söyleyerek "aslında ilk başından beri üstüne çok gelmemiştim, gerçekten dövüşmüyordum seninle. Ama bir anda ani hareket yapınca refleks olarak öyle bir şey yaptım." Dedi.

Hwiyoung şaşkınlıkla kafasını kaldırıp ona baktı büyük gözleriyle "ben senin üstüne kendi kapasitemin üstünde giderken, sen beni savurmak için kendi kapasiteni kullanmıyor muydun?" Diye sordu ona. Taeyang kıkırdayıp "inan bana, sende 2 yıl hiç durmadan çalışsan sen de benim kadar iyi olurdun." Dedi.

Hwiyoung anladığını belirtir bir şekilde kafasını salladı ve tekrar kafasını taeyang'ın omzuna koydu, ilk defa tatsa da şimdiden çok sevmişti bu hissi. Şimdi anlamıştı Rowoon'un neden bu kadar sevdiğini ailesi ile zaman geçirmeyi.

yìwài ^hwitae/Rochan^Where stories live. Discover now