=4=

90 10 266
                                    

spoi'lere doymuyorum.

bunun baya ileride olmasını planlıyorum ama yine de gösteriyim dedim. 

Şuraya bir ayrıntı koymak istiyorum, seoul'ün hikayedeki bölümünde çoğu gûl aynı tarz maske takıyor o yüzden onları maskelere göre değil genelde kagune tipine ya da ortaya çıkış şekillerine göre ayırıyorlar. Taktıkları narutodaki kakashi hatake'nin maskesi gibi, geneli siyah renkte ama chanininki gibi farklı renkleri de var. Chaninin maskesi beyaz, kostümü de siyah beyaz.

Eğik yazılar hwiyoung'un iç sesi, namı diğer ben djbxlsnszk

Hwiyoung'dan...

Yaklaşık yarım saattir bahçede Rowoon hyung'u bekliyordum, 'kahve almaya gidiyorum.' diyerek çıkmıştı ve hala gelmemişti. Zaman konusunda bir sıkıntısı mı var anlamıyordum gerçekten, iki gün önce de gece o kadar geç gelmişti ki bir yerde yenildiğini düşünmüştük. Bende duvara yaslanmış şekilde içeri giren yeni ve eski öğrencileri izliyordum.

Hepsi gözüme o kadar sıradan gözüküyordu ki sanki geçen sene başlayan öğrenciler tekrar geçen sene ki halleriyle yeniden geliyorlar gibi geliyordu. Tabi bunu düşünmem ile gözümün birine takılması bir oldu, diğerlerine hiç benzemiyordu. Gerek masmavi saçları, gerek etrafa ne yapacağını bilemeyen bir çocuk gibi bakan gözleri, gerekse de burada ki pek çok kişinin aksine son derece saygılı davranışları ile diğerlerinden ayırıyordu kendini.

Tabi böyle insanların şanslarının yaver gittiği çok az görülürdü hep. Yol sorduğu kişinin sunwoo olması dünyanın ne kadar adaletsiz bir yer olduğunu bir kez daha gösterdi bana. Verdiği derin nefesten sonra yüzünün aldığı üzgün ifade beni ona çekiyordu, adımlarım belki çok yavaştı ama yolun ucunda daha adını bile bilmeme rağmen dikkatimi üstüne çeken mavi saçlı çocuk vardı.

Bahçede ki en kapalı banka oturup etrafa baktı bıkkın bakışlarıyla, ben ise onu kenardan izliyordum. Beni göremeyeceğine emin olduğum bir nokta bulmuştum kendime, ardından önceden yaptığım gibi onu izlemeye devam ettim.

Okulun meşhur, kimseye yaklaşmayan yavru kedisi gelip onun bacağına sürtündüğünde yüzünün aldığı hafif korku dolu ifade gülümsememe sebep olmuştu. 'Bir insan nasıl istemeden tatlı görünür?' sorusunun cevabının canlı örneğine bakıyordum sanki.

İçimde bir ses onu bu okulda ki bütün kötülüklerden korumam gerektiğini söylüyordu, ki haksızda sayılmazdı. Bu okulda onun gibiler çok az bulunuyordu, dışlanmaması gibi bir durum söz konusu değildi.

"Merhaba." Diye seslendim en sonunda, dersin başlamasına az kalmıştı çünkü. Yerinde hafif sıçrayıp bakışlarını bana çevirdi, şaşkın ifadesi burada olduğumu bilmediğini kanıtlar nitelikteydi.

"Me-Merhaba... Ne zamandan beri oradasın?" Sesi çok güzeldi, derindi ama içtendi. Diğerleri gibi sahte veya abartılı olmaktan çok uzaktı. Melek olduğuna inanacak kadar uzun zamandır (bunu ben diyorum aslında jdksbdldn), bunu dersem fazla garip kaçacağını biliyordum ama asıl demek istediğim buydu. Bakışlarında bile saf duygular olan birinin melek olduğuna kim inanmazdı ki sonuçta.

"Bir kaç dakikadır buradayım... Gel hadi, dersler başlamak üzere. Seni ana binaya götüreyim." Diye devam ettim, "aa tamam, geliyorum." Diye cevap verdi bana.

Kucağında ki kediyi yere koyup "sonra görüşürüz ufaklık." Diye ona el salladı, dışarıdan çocuk gibi göründüğünün ne kadar farkındaydı bilmiyordum ama tatlılıkta çığır açmıştı.

Gülümsememe engel olamadığım için elimle yüzümü kapatırken çoktan. "Ne oldu? Niye gülüyorsun?" Sesi sinirli değildi, sadece şaşırmıştı. Tabi nerden bilebilirdi o kedinin kimseyi kendine yanaştırmadığını, kendimi toplayıp kediyi işaret ettim "O kedi normalde kendine kimseyi yanaştırmaz, birde..." Bunu söylemelimiydim bilmiyordum. Garip kaçardı. Herhalde. "Yok birşey." Tabiki söylemedim.

yìwài ^hwitae/Rochan^Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin