=9=

34 8 124
                                    

Öğle aralarına girmelerine 40 dakikadan yakın bir zaman kalmıştı, tabi yeni başladıkları için tam olarak ders işlemiyordu bayan choi. Bu da öğrencilere konuşma, uyuma ya da kulağında ve dilinde hüzünlü bir müzik eşliğinde camdan dışarıyı izleme imkanı tanıyordu.

Herkes kendi işi ile ilgilenirken genç kadın, yüzünde hafif bir gülümseme ile sıcacık bir şekilde sohbet eden ikilinin yanına yürüdü. Yüzünde ki gülümseme hwiyoungun halineydi, küçük olan ne kadar reddetse de sonu yine mavi saçlı çocuğun yanı olmuştu. Dün olanlardan sonra eski davranışlarından eser kalmamıştı, hele ki o koşarak çıkışı...

Hwiyoung ise kendine şaşırıyordu, gerçi bir gün olacaktı bu sonuçta. Kalbi senelerce yalvarmıştı ona sunwoo'nun gidip yerine bir canavarın gelmesinden sonra, ama o kendine yalan söyleyerek mantığına, daha doğrusu kendi istediği şeye, inanarak bir gün sunwoo'nun eski haline döneceğini düşünmüştü.

Sonunda ona sahip çıkan kişi hyungları olmuştu, ama onlara da yük olmak istemişti. 3 yaşından beri tanıdığı çocuğu geri isterken, diğerlerinin sorunlarını gördükçe kendininkinin aslında ne kadar küçük olduğunu görmüştü.

Tabi bu onun kendi düşüncesiydi, onların sorunlarının yanında çocukluk arkadaşının değişmesinin küçük bir sorun olduğuna kendisi karar vermişti hwiyoung, ama ruhu dayanamamıştı yanlızlığına. Ailevi açıdan da çok fazla ilgi gören biri değildi, annesi ve babası da kendisi gibi dedektifti, bu yüzden onunla ilgilenmemişlerdi. 

Okulda kavga edip kolunu kırdığında bile fark etmemişti ailesi, dolayısı ile hayatı boyunca kendi kendi ile ilgilenmişti. Ve şuanda da görmediği sevgiyi karşısında oturan mavi saçlı çocukta bulabileceği umudu ile yanıp tutuşuyordu kalbi.

Hwiyoung onda kaybolmuştu yine, bakışları gözlerinde derinlere indikçe kararıyordu etraf.  Taeyang ise konuşurken onun sevgi dolu bakışları ile durmuş ve onu izlemeye başlamıştı. Sonu gelmeyen bakışmayı bitiren şey ise bayan Choi'nin yumuşak sesi olmuştu. 

Bayan Choi "Taeyang... biliyorsun bugün ilk dövüş sanatları dersin var, yani gidip biraz ısınmak ya da antrenman yapmak istersen şuan çıkabilirsin... tabi öğlen yemeğini atlamak istiyorsan." dedi, bugün olacak karşılaşmalar yüzünden endişelenmiyor değildi. Çünkü bugün bütün alfa 1 derse katılacaktı. Evet, sunwoo'da dahildi buna...

İkili birbirine baktı bir süre, ardından ise Taeyang kafasını utangaçça sallayıp "öğle yemeğini zaten atlayacaktım efendim... Teşekkür ederim..." dedi ve çantasını toplamaya başladı.

Taeyang yerinden kalkıp kapıya doğru ilerlerken hwiyoung arkasından bakıyordu, bayan Choi ise onun bakışlarını fark edip elini omzuna koydu. Hwiyoung ise bakışlarını yere çevirmişti, kadın sesinde büyük bir ima ile "söylemek ya da sormak istediğin bir şey yok mu hwiyoung?" diye sordu.

Hwiyoung biraz düşündükten sonra "Bayan Choi... Bende çıkabilir miyim? Zaten öğlen yemeğini atlayacaktım." dedi onun bunu beklediğini anlayarak, bayan choi kafasını iki yana sallayarak "Zaten tek başına nasıl çalışabilir ki hwiyoung..." dedi hafif dalga içeren sesi ile. Hwiyoung elini alnına vururken gülerek "e-evet... doğru..." ve çantasını toplayıp sınıftan koşarak çıktı.

Koridora çıktığı zaman gördüğü mavilere doğru koşmaya başlamıştı, bir yandan da ona sesleniyordu "Taeyang... Hyung...". Ona nasıl sesleneceğini ilk başta bilemese de, kendisinden iki yaş büyük olduğunu hatırlayınca hyung demeye karar vermişti.

Taeyang bir ara chani'yi duyduğunu düşünse de arkasına dönünce ona seslenenin hwiyoung olduğunu görmüştü. Bu elinde olan bir şey değildi, kafe'de ona hyung diye seslenen tek kişi kendi kardeşiydi, dolayısıyla şuana kadar ona hyung diye seslenen tek kişi de chaniydi. Bundan dolayı alışık değildi başkasının ona böyle seslenmesine.

yìwài ^hwitae/Rochan^Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz