=8=

39 8 118
                                    

O gün erken yatması sayesinde sabah 5'de uyandı o gün Taeyang, neşeliydi ve bunu hiçbir şey bozamıyordu. Neden böyle olduğunu bilmiyordu, tek bildiği nedenlerinden birinin Chani'nin kolları arasında melek gibi uyumasıydı. 

Gittiği okuldan dolayı onun için aşırı derece de korkuyordu, bu yüzden onu iyi görmeye ihtiyacı vardı.

Chani'nin uykusunun ağır olduğunu ve yanında top patlatsa uyanmayacağını bilse de yavaşça kalktı yanından. Bugün saha derslerine gireceğini biliyordu, bu yüzden rahat olabileceği ve hünerlerini istediği gibi gösterebileceği bir kıyafet giymesi gerekiyordu. 

Dolabı ile bir kaç dakika bakıştıktan sonra dar olmasına rağmen ona dar gelmeyen kotlarından birini ve kısa kollu siyah tişörtlerinden birini aldı eline. 

Tuvalete doğru yol alırken dışarıda ki bulutlu hava ile göz göze gelince tekrar gardırobuna yöneldi ve elini attığı ilk uzun kolluyu aldı. Kotun ona zorluk çıkarmayacağını biliyordu, gûl hali için yaptırdığı kıyafeti de özel tasarım olduğu pantolon kısmının kumaşı dar ama esnek pantolon kumaşıydı. Dövüşmeyi öğrenirken o kıyafeti giydiği için dar kıyafetler onu rahatsız etmiyordu.

Yanına aldıklarını giyip tuvaletten çıktı ve dünden beri ağzını açmadığı çantasına yöneldi, her şeyi tam mı diye kontrol etmesi gerekiyordu. Çantayı açıp içindekileri kontrol etti, eksik bir şey varmış gibi görünmüyordu. 

Zaten dağınık olan saçlarını birazcık da kendi dağıttı ve çantasını sırtına alıp aynada kendine baktı şöyle bir. Alçak gönüllülük yapamayacaktı gerçekten iyi görünüyordu. Göz altlarında dünden kalan belli belirsiz, dikkatli bakılmazsa anlaşılmayacak kadar hafif bir morarma vardı ama bunu pek önemsememeyi seçerek sessizce odadan çıktı.

Ayakkabılarını giyip daireden çıktı ve kafeye açılan kapıya yöneldi. İçeriden gelen seslerden inseong'un kafe'yi açmak hazırlık yaptığı anlamını çıkarmıştı, Dawon ve Zuho'da tahminen bölgeyi kontrol etmek için çıkmışlardı çoktan. Üstünü başını düzeltip kapıyı açtı.

Yanlış tahmin ettiği şey ise Dawon ve Zuho'nun dışarıda olduğuydu, hala sabahın körü olmasına rağmen onlar daha erken kalkıp kontrol edip geri dönmüşlerdi. Şimdi ise masalardan birine oturup uyukluyorlardı. 

Dawon taeyang'ın çıktığını görünce gözlerini ovuşturup masadan destek alarak kalktı ve "hop beni beklemeden hiçbir yere gitmiyorsun bey efendi. Ben bırakıcam seni bugün." Diye konuştu uykulu sesiyle taeyang'a doğru.

Taeyang, tezgahın üstünde bulunan yemek kabını alıp çantasına koyarken bir yandan da hyungun hala gözünü ovuşturmasına ve hala esnemesini durduramamasına gülüyordu, zuho ise çoktan masanın üstünde uyuya kalmıştı bile. 

Gülmeye devam ederken "hyung... Sen bu halle araba kullanabileceğine emin misin?" Diye sordu uykulu ve şişmiş gözlerle etrafına bakan mor saçlıya. Dawon onunla dalga geçmesini önemsemeyerek askıda ki anahtarları aldı ve mutfağa, oradan da garaja geçerek gözden kayboldu.

İnseong ise taeyang kabı çantasının için yerleştirirken kafasını mutfaktan çıkarıp "bu sefer içi boş o yüzden bir bahane uydurursun diye tahmin ediyorum, kafama silah dayasalar bir daha uyarmadan koymam." Dedi ve geri içeri girdi. Olanlarda payı olduğunu düşündüğü için kendi suçlamadan edememişti, ama dawonun ona bunu da öğrettiğini düşünerek koymuştu, nereden bile bilirdi öğretmediğini.

Taeyang ona gülümseyip "merak etme hyung, bende bir daha aynı hataya düşüp senin koyduğun bir şeyi yemem." Dedi ve direk koşarak kapıdan çıktı. Ki doğru olanı yapmıştı çünkü o koşarken inseong, "seni küçük..." Diyerek arkasından temizlik bezini fırlatmıştı.

yìwài ^hwitae/Rochan^Onde histórias criam vida. Descubra agora