44. Bölüm

27.1K 1.5K 535
                                    


Yorum yapmayanların rüyasına İrem ile Giray girsin, teşekkürler, saygılar, sevgiler.

*

Ben, çaresizce telefonumun ekranından saate bakıp dururken hoca hiç durmadan konuşmaya devam ediyordu.

Birazdan 90+3 olan maçın 2-1'lik skorunun değişmemesi için 'Bitir hoca, bitir!' Diye bağıran taraftarlar gibi fırlayacaktım amfi sıramdan.

Ama artık bitir be hoca! Üstelik sen sadece profesör şehir dışında diye dersi anlatan genç bir araştırma görevlisisin. En çok senin bizi anlaman gerekiyor!

Dakikalar birbirini hiç acele etmeden kovalayıp sonunda hocanın da canına tak ettirdiğinde hepimiz özgürlüğe kavuşmuştuk.

Defterimi ve kalemlerimi çantama tıkıştırıp ayağa kalktığımda Zeynep'in arkadan kendi montuyla birlikte benimkini getirdiğini de gördüm.

Geniş bir gülümsemeyle ona karşılık verdiğimde yanıma gelerek uzattı.

Zeynep, biraz agresifti. Agresiften ziyade çabuk sinirleniyordu ve lafını esirgemiyordu. İlk seneler bizimde birkaç ufak tartışmamız olmuştu ama bunların sebebini anlayınca geride bırakmak zor olmamıştı.

"Sence Fatih Hoca, Hikmet Hoca ile gitmiş midir? Belki perşembe günü Tuğrul girer derse..."

Aşkın insanı nereden vuracağı belli olmuyordu işte. Birimiz komşu çocuğuna, birimiz barda öylesine öpüştüğü erkeğe, bir başkası da üniversitedeki araştırma görevlisine. Belgin bile Ares'e, siz düşünün.

Doğum gününden önce hasta olduğu, Ares ile konuşurken arkadan Belgin'in sesinin geldiği günden beri gözüm ikisinin üstündeydi. Üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti. O günden sonra asıl değişiklik ise Belgin'in doğum gününde yaşanmıştı. Belgin'in doğum gününe girdiğimiz gece yarısı, saat 12'ye kadar deliler gibi eğlenen Belgin, saat tam 12'ye geldiğinde kendisi için patlayan konfetiler arasında yoktu. Ve biri daha eksikti, Ares.

Bu doğum günü gecesi sonrası ise Belgin'in Ares ile birlikteyken saklamaya çalıştığı o tebessümü artık yakalayabiliyordum. Fakat ikisinin arasındakileri tam olarak bilmediğim için Belgin'i utandırmamak adına gözlemlemekle yetiniyor ve sessiz kalıyordum.

Ama, evet arkadaşlar, kesinlikle bir şeyler değişmişti.

Başardık, başardık...

"Neden olmasın?" Diyerek Zeynep'in ümitlerini kırmadıktan sonra temiz havaya kavuşabilmek adına hızlıca amfinin çıkışına ilerledim. Zeynep, not dilenmekle meşguldü.

Fakülte binasından tam çıkmak üzereyken arkadan seslenilmesiyle duraksadım.

"Hazal!"

Omzumun üstünden dönüp baktığımda az önce aynı amfide olduğumuz Yiğit'in bana doğru koşar adımlarla geldiğini gördüm.

Nefes nefese yanıma geldiğinde soluklandı ve ardından yavaş adımlarla yürümeye başladı. Kaşlarım çatıp bende yürümeye başladığımda, "Bu ders not tuttun mu?" Diye sordu.

"Hayır, pek tutmadım."

Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı. "Anlıyorum seni. Bugünlerde geçer ya, takma kafana. Geleceğine odaklan."

Kaşlarım havalandı hafifçe. Bugünlerde mi geçer?

"Öyle yapıyorum zaten," dedim son cümlesine ithafen.

Pembe Düşler Mahallesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin