33. Bölüm

38.4K 2.1K 283
                                    


Bölüm sonunda bulunan açıklamayı okumayı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Şimdiden teşekkürler. ♥️

*

Nefes almam git gide zorlaşırken, daha fazla dayanamayarak ellerimi dizlerime koydum ve soluklanmaya başladım.

Benden bir iki adım önde koşan Kaan, hemen arkasında durmadan yakınan sesimin yokluğunu çok geçmeden farketmiş olacak ki o da yavaşladı ve arkasını döndü.

Sağ elimi dizimden çekerek iki yana salladım, "Ben.." derin derin nefes almaya devam ettim. "Yok.. Bacaklarım gitmiyor.. I-ıh.. Koşamam daha fazla.."

"Hazal," dedi bıkkın bir sesle yanıma yaklaşarak. "Güzelim koşmaya başlayalı 10 dakika oldu."

"Napayım?" Diyerek çıkıştım doğrulduğum esnada. "Sor bakayım, ben senin gibi her gün koşuyor muyum? İnsanım ben insan, çita değil!"

Dudaklarından ufak bir gülüş çıktı, "Her koşan çita mı?"

"Senin gibi koşana insan demek çitalara hakaret olur. Başta gösterdiğim gibi koşsaydın insan diyebilirdim."

Kaşları alayla havalandı, "Yürümeyi gösterdin?"

"Ne de iyi yapmışım.."

Tekrar güldü ve bana biraz daha yaklaştı. Ellerime uzanarak çekeledi. "İşine gelince çita gibi koşmayı biliyorsun ama. Hadi."

Dudaklarımı bükerek kollarımı beline sardım. "Kaan hadi dönelim. Sen odun kesersin. Sonra şömine karşısında otururuz. Bak şömine karşısında oturan herkes romantik sözler söylüyor birbirine, nolur.."

"Hazal hava 33 derece."

Omuzlarım çöktü, "Tüh."

Ağır adımlarla yürümeye devam etmenin mutluluğunu yaşarken sanki aklımı okumuş gibi, "Bu arada kaytardığını sanmıyorsun inşallah," diyerek hayallerimi tek çırpıda suya düşürdü.

Paşamızın 'günlük rutini' olarak adlandırdığı amele koşumuzu yoğun ısrarlarım sayesinde yalnızca yarım saatte bitirip eve döndüğümüzde böyle sağlıklı şeylere alışık olmayan bedenim çoktan bitap düşmüştü bile.

Şükürler olsun ki sabah kahvaltısında da yulaf falan yemiyordu. Zira mahalleye tek başıma yürüyerek dönüp hayatıma sap olarak devam etmek zorunda kalacaktım.

Her sabah koşan ve yulaf yiyen birisiyle bir ömür geçer miydi hiç yahu?

"Buzdolabı bomboş," dedi Kaan dudaklarını büküp dolabın kapağını kaparken.

"Kaçırıyorsun bari hazırlıklı kaçır," dedim sahte bir alayla fakat yeşil gözlerini tehditkârca bana çevirdiğinde şirince gülümsedim. "İnsanlık hâli."

Fazla üstünde durmayarak düşünceli bakışlarını buzdolabına çevirdi, "Geçen geldiğimde baya alışveriş yapmıştım ve giderken de dolap doluydu."

Hakan Dinçer, umarım buraya da el atmamışsındır.

Dolap kapağını kapatıp bana döndüğünde gözlerimde ki tereddütü hemencecik anladı. "Düşündüğüm şeyi mi düşünüyorsun?"

Gözlerimi kısıp kafamı belli belirsiz salladım. "Ne düşündüğüne bağlı."

Gözlerini sıkıca yumup derin bir nefes aldı. "Burası bizim olduğuna göre demek ki bu sefer Yağmur Hakan'ı eve getirmiş."

Pembe Düşler Mahallesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin