17 - BİLİNMEYEN KİŞİ

707 92 102
                                    

MEDYA : Rüya

😍😍😍

Ve düştü Özdemir Asaf'ın dilinden aşkın en güzel tarifi;
Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor.

🏵️🏵️🏵️🏵️🏵️

"Yarın görüşürüz canım." dedi Çağla, gülümseyerek.

"Görüşürüz."

Vedalaştıktan sonra o kendi evine doğru yürümeye başlarken, bende evin yolunu tuttum. Bugün fazla düşünceli olduğumu gördüğü için belki kafam dağılır diye dolaşmak isteyince, bende kıramadım arkadaşımı. Bir kaç saat dolaştık birlikte, sonra her zaman gittiğimiz cafeye gittik. Ardından mahalleye geldik zaten.

Bana kısa bir an her şeyi unutturmuş olsa da, bu sadece kısa sürmüştü. Çünkü az önce evlere dağılmak için Çağla'yla ayrıldığımızda yine aklımın köşelerine saklanmış olan düşüncelerim ortaya çıkmaya başladı. İşte yine o geldi aklıma.

Neden hâlâ onu düşünüyorum bende bilmiyorum. Aslında biliyorum ama bunu kendime itiraf etmek istemiyorum bu sefer. Başta itiraf ettim de ne oldu?

Hiç.

Sadece onu içimden, kalbimden söküp atmak istiyorum ama bunu yapabileceğimi de pek sanmıyorum. Beni sadece bir emanet olarak gören birini ısrarla kalbimde taşımak hiç adil değil. Ama öyle kolay kolay da söküp atamam ki onu.

Bu o kadar kolay değil...

Ben hiçbir erkek tarafından tam anlamıyla sevilmedim ki. Kimsenin çok sevdiği, şiirler yazdığı, deliler gibi sevdiği olmadım. Olmuşsam da sonrasında burnumdan fitil fitil getirdiler. Ama yine de isyan etmedim hiç kimseye. Hep anlamaya çalıştım. Güçlü olmak için elimden geleni yaptım.

Ama sırf bu yüzden hep en büyük acıyı bana bıraktılar. Sürekli boğuştuğum acılarım oldu benim. Ne zaman biraz mutlu gibi oluyorum, o zaman ortaya çıkıyorlar ve beni yine acılara salıyorlar. Olan da bana oluyor işte. Hiç tam anlamıyla mutlu olamıyorum.

Evin ziline basarak bekledim. Bir kaç dakika sonra kapı annem tarafından açıldı.

"Hoşgeldin kızım." o güzel gülümsemesini bahşetti bana.

"Hoşbuldum annecim." oysaki ben gülümsemeye çalışmıştım. Belli etmemeye çalışıyordum hiçbir şeyi. İçeri geçebilmem için kapıyı sonuna kadar açınca, küçücük bir tebessümle girdim ve annemin yanaklarından öptüm. Sesli bir şekilde güldü. Hemen ardından da, "misafirlerimiz var." dedi. Kaşlarım merakla kısılırken, soru sormadan salona geçtim. Kim gelmiş olabilir ki? Merak ettim açıkçası. Annem de arkamdan geliyordu.

Salona girdiğimde gördüğüm kişilerle hem şaşırdım, hem de kaşlarım çatıldı. Hadi Pars abi ve Sarp'ı anlarım da, Bora ne alaka?

"Hoşgeldin kızım."

Babamın sesiyle birlikte, diğerlerinin bakışları da anında beni buldu. Onlara doğru ilerlerken, "hoşbuldumm." dedim. Sesimi neşeli tutmaya çalışmıştım. Ardından gelen misafirlerimize (!) bakarak;

"Sizde hoşgeldiniz." dediğimde onlardan da tek tek almıştım karşılığını.

Tek boş olan yere, yani abimin yanına oturdum. "Hoşgeldin prenses." diyerek saçımı karıştırmasıyla birlikte oflayarak başımı çekmeye çalıştım ondan. "Of abi yaa!"

Küçüklüğümden beri yapardı bunu ve ben hiç hoşlanmazdım. Diğerleri de güldüler.

Bir süre sonra babam, "Çağla'yla birlikte miydin?" dedi sorarcasına. Okul çıkışı haber vermiştim biraz dolaşacağımızı ama doğruluğunu teyit etmek için sormuştu. Başımı aşağı yukarı salladım.

RÜYAMSIN Where stories live. Discover now