33 - ABİ SORUNSALI

104 13 30
                                    

Zor zamanlardı...

Odama geçip, kendimi bile kendimden saklayarak ağladığım zamanlardan bahsediyorum... Ağlamak, her zaman rahatlamaktı benim için. Çünkü biliyordum ki; ben ağlarken ne kadar rahatlıyorsam, ağlatanlar da bir gün o kadar rahatsızlanacaktı. Düştüm dediğim her yerde, biraz daha ayaktaydım ve tek başıma sildiğim her gözyaşında, ilahi adaleti hatırladım.

Şimdi mi?

Düzeliyor artık bir şeyler ve ben kendime geliyorum. Ağlatıp giden herkesin, ağlayarak geri döndüğünü gördüm. Fakat sonra, hepsi de hak ettiklerini buldular.

Şimdi ben... İyileşiyorum.

İyileştim belki de.

Her şey Sarp sayesinde oldu, bunu biliyorum.

Aynada son kez baktım kendime. Üzerime su yeşili renginde bir tişört, altıma da mavi kot pantolon giymiştim. Saçımı ise at kuyruğu şeklinde bağlamıştım. Valizim zaten hazırdı. Bugün tatil yolculuğumuz başlıyordu. Otobüsle gidecektik. Ve biletleri sabahın 7'sine almıştı Pars abi. Şu an benim yatağımda ve o güzel uykumda olmam gerekiyordu öyle değil mi? Ama değildim işte. Saat 4'te dikilmiştik ayağa ve benim deli gibi uykum vardı. Hiç makyaj yapma zahmetine girmeden çıktım odamdan. Zira, makyaj bile uykumu saklayamazdı. Kafayı vursam, anında uykuya dalardım.

Salona geçtiğimde abimin de hazırlanmış olduğunu gördüm. Valizlerimizi dün akşamdan hazırlamıştık ve girişe koymuştuk zaten.

"Ne o prenses. Çok mu uykun var?"

Abim hafifçe sırıtarak söylemişti bunu. Dün gece burada kalmıştı. Pars abiyle almış oldukları evde değil. Zaten Pars abi ve Sarp'ta muhtemelen amcalarında kalmıştır.

Abime göz devirdim. "Bir de soruyor musun abi!"

Cırlamaya benzer bir ses çıktı ağzımdan. Kaşlarımı huysuzca çatarak abime baktığımda hâlâ sırıtıyordu. "Hayır anlamıyorum ki ben... Hangi akla hizmet sabahın bu saatine aldınız bileti?"

Omuzlarını silken abim, "Pars aldı biletleri. Erkenden yola çıkalım istedi fena mı işte?"

Kollarımı kucağımda birleştirip huysuz bir sesle, "fena abi. Çok fena." dedim ve sızlanır gibi devam ettim.

"Benim çok uykum var yaa."

Tek adımda bana yaklaştı ve kolunu omzuma atarak diğer eliyle de burnumu hafifçe sıktı. "Otobüste uyursun merak etme. Nasılsa yolumuz uzun."

Zaten öyle olacaktı. İlk yapacağım şey, otobüste uyumak olacaktı. Hem de yol bitene kadar...

Babam arabayla bırakmıştı bizi terminale. Onlar gelmeyecekti. Gelmek istememişlerdi.

"Siz gençler takılın birlikte. Bizim ne işimiz var." diyip durmuştu annemle babam. Pars abi ve Sarp'ın amcası da gelmeyecekti. Belki sonradan onlarda katılırlardı bize. O da diğerlerini terminale götürmüştü arabasıyla. Çağla ve Çağrı'da beraber gelmiş, Sarp'ın amcası da holdingten bir çalışanını arayıp Çağrı'nın arabasını almasını söylemişti.

Valizlerimizi yerleştirdikten sonra, hepimizde koltuk numaramızı bulup oturmuştuk. Normalde benim yanımda Ela'nın oturması gerekirken Sarp hemen ondan ricada bulunmuştu. "Ben Rüya'nın yanına otursam olur mu?" diye.

Ela tabi iyi niyetinden hiç taviz vermiyordu. Hemen kabul edince gülümsemiştim. Çağla'da sevgilisi Çağrı'yla birlikte bizim bir arka koltuğumuzda oturuyordu. Ela ise ablası Eda'nın yanına geçmişti böylelikle. Alper'de cam kenarında tekli koltuğa oturmuştu. Onun koltuk numarası tekli koltuklardan birine düşmüştü çünkü. Abim de aynı şekilde Alper'in arkasındaki tekli koltuğa oturdu. Ablam ve Pars abi de yan yana otururlarken, Ege'yi de tam kucağına alacaktı ki abim yeğenini kucağına aldı ve, "siz oturun rahat rahat. Benim koltuk nasılsa tekli." diyip kucağına oturtmuştu. Tabi o ikisine göz kırpmayı ihmal etmemişti. Hafifçe sırıttım.

RÜYAMSIN Where stories live. Discover now